…
Gözlerimi açtığımda oda o kadar karanlıktı ki üstümdeki ağırlığın ve boğucu hissin nedenini anlayamamıştım. Pencereden rüzgarın uğultusu ve serinliği odaya doluyormuş gibi bir ses vardı. Gözlerim karanlığa üstü başı kanlar içinde olan uzun sülieti gördüm. Gözlerime inanamamış gibi kırptım. Ağzımı açıp bir şeyler söylemeye çalışsam da sesim çıkmıyordu. Boğazımdaki düğüm geçmiyordu.
"Sen.." diyebildim zar zor. Bunun uykudan yeni kalkmanın oluşturduğu bir yanılgı mı yoksa bir kabus mu oluduğunu anlayamdım. Hem gerçek hissettiriyordu hemde hissettirmiyordu.
"Mikail..?" O muydu? Burada ne yapıyor ki.
Karanlıkta parlayan bir çift mavi göz beni tekrar etti.
"Mikail?" hırıltılı sesini tanıdığım an olduğum yerde dona kaldım.
Biraz daha önce çıkınca yüzündeki şeytani gülümsemeyi ve gözlerindeki hırsı gördüm. Kanlı vücuduyla canavara benziyordu.
"Sana kaçmaman gerektiğini söylemiştim"
Hareket etmeye çalışsamda sanki olduğum yere yapışmışım gibi kaskatıydım. Bağırıp çığlıkta atamıyordum. Sanki biri ses tellerimi yerinden koparmıştı. Andrei yaklaştıkça gülümsemesi genişliyordu. İçimden bu kabustan uyanmak için dua ettim.
.
.
Sıçrayarak yataktan kalktım. Nefes nefeseydim. Alnımdaki teri elimin tersiyle silip hemen kafamı kapıya çevirdim. Hava karanlıktı fakat kimse yoktu. İyice görebilmek için gözlerimi kıstım. Saçmalama sadece aptal bir kabus. Başımı ellerimin arasına alıp gözlerimi yumdum. Saatin kaç olduğunu merak ediyordum.
Ayağa kalkmak istesemde canım hareket etmek istemiyordu. Kafamı gördüğüm kabuslara yormakta istemiyordum. Sadece huzurlu bir uyku çekmek ve rahatlamak istiyordum. Bilinç altıma nasıl işlediyse rüyalarımda bile o piçi görmek sinir bozucuydu. Galiba lanetlendim. Gözlerim tekrar kapının eşiğine kaydı. Birilerinin orada olmadığından emin olmak istiyordum. Yine de huzursuzlanıyordum.
"Sonunda kafayı yedin sanırım."
Keskin bir ses duymuş gibi kafamı kaldırdım. Aynı rüyamdaki gibi kapıda uzun bir gölge vardı. Fakat onun Mikail olduğunu yüzünden seçebiliyordum. Yine de rüyamdaki Andrei gibi aynı yerde durması beni rahatsız ediyordu.
"Ne var?" ensemi ovuşturdum.
Ona orada durmamasını söylemek istiyordum fakat garip kaçacaktı. Siktir olup gitmesini söylesem sağlam bir dayakta yiyebilirdim. Ona karşı halen sinirli hissediyordum.
"Kabus mu gördün? Uykunda çığlık atıyordun."
Utançtan kırmızı kesildiğimi hissettim. Gerçekten garipti. Galiba kabusumda atmaya çalıştığım çığlıkları uyurken atmıştım. İç çekerek konuşacak cesareti içimde aradım.
"Sadece uyku problemleri." diye kestirip attım.
Doğrulup dizlerimi kendime çektim. Esen rüzgar yüzünden oda soğuktu. Mikail sanki söylecek bir şeyi varmış gibi yüzüme baktığı için onunla göz göze gelmemeye çalışıyordum. Gözlerinin bu kadar koyu renkli olması bakışlarını daha da sert yapıyordu.
Mikail kapının eşiğinde durmaktan vazgeçip yatagın karşısındaki küçük tekli koltuğa oturdu. Gözlerimle onu takip ettim. Daha ne kadar burada duracak?
Mikail cebinden çıkardığı sigara paketinden bir sigara çıkardı ve çakmakla yakmaya çalıştı. Çakmağın gazı bitmiş olmalı ki yanmadı. Mikail kafasını kaldırarak iç çekti. Sigara içmek ona uymuyordu.
"Sigara mı içiyorsun?" Neden konu açıyorum ? Bu sessiz atmosfer çok garip hissettiriyor çünkü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAPLANTI | BXB
Romance•Dubcon(dubious consent) ve CNC(consensul non-consent) içerir!🔞 " Gerçekten bu numarayla kaçabileceğini mi düşündün Demir?" Aklıma gelen her yolu denemiştim ama çıkmaz sokaklarla dolu bir labirentte gibiydim. "Andrei.." diye fısıldadım. Kolla...