lise koridorları

5.1K 201 71
                                    

Yıl 2017
Rize Anadolu Lisesi
"Bir erkeğin ya ilk aşkı ya hiç aşkı olun."

Bade'nin meşhur şekerparesi, harika kokusuyla tüm sınıfı buram buram kaplamıştı.

"Ne demek bir tane kaldı kızım? Adam gibi dağıtsanıza şunu."

Barış'ın kızgınca söylenmesini oflayarak dinleyen laz kızı, kollarını göğsünde birleştirip gözlerini devirmekten hiç çekinmedi. "Zamanında gelseydin o zaman sen de. Top peşinde koşturacağım diye bahçeden sınıfa çıktığın mı var?"

Barış, koyu ela gözlerini dikti Bade'ye sinirinden ödün vermeden. Zaten maçı kaybetmişlerdi, bir tabur ayaksızla aynı takıma düşmek de kendi hatasıydı gerçi oğlanın ama şimdi, bir de bu sarışın o şımarık tavırlarıyla kendisine söylenince... "O yüzden dedik ya ayır diye. Uzadı maç, ben n'apayım?"

"Ben sana ayırmıştım zaten. Sen gelene kadar İbo iki tanesini yemiş."

"Ulan İbo..." Üstündeki uzun kollu formayı, çekiştire çekiştire tek seferde çıkardı Barış öfkesinden. Zaten şu hayatta severek yediği tek bir tatlı vardı, o da şimdi kursağında kalmıştı. Maçı kaybetmek de işin cabası olmuştu üstüne. Bugün sanki her şey üstüne üstüne geliyordu delikanlının.

Formasının yerine siyah kapüşonlusunu giyerken Bade'nin üzerindeki bakışlarını fark etmedi bile. Hep öyle olurdu ya; kızlar Barış'a uzun uzun bakar, Barış oralı bile olmaz, çoğu zaman da fark etmezdi. Gerçi Bade'nin bakışlarından rahatsız olduğu yoktu, sadece ona bakmakla o kadar meşguldü ki bazen, onun bakışlarını fark etmiyordu. "İyi, ver kalanı."

Ona döndüğünde, kızgınlıkla çatılmış koyu sarı kaşlar ve öfkeli mavi bakışlarla karşılaştı genç oğlan. Yine de Bade, sıranın altındaki kutuyu çıkardığında Barış, bir anlığına bu hareketi o kadar tatlı buldu ki; gülümsemesini bastıramadı ve kabı almadan önce genç kızın yanağından hızlı bir makas aldı. Bade de tam bu hareketine daha da sinirlenip kendisine vurmak için dönmüştü ki, Barış'ın bir anlık refleksle çekilmesiyle kızcağız, o an yoldan geçen İbo'nun elindeki çay bardağına vuruverdi ve bardak havada ağır çekimdeymişçesine iki takla atarak genç kızın gömleğine boca oldu.

Bade, acıyla bağırdı. "Yandım!"

"Ulan İbo, andım olsun bugün ağzına sıçacağım senin!"

Kargaşa gürültü gırla giderken şaşkınlık içerisinde onları izleyen İbo da ne olduğunu anlayamamış, kızı hızla sıradan kaldırıp sınıfın dışına doğru götüren Barış'ın arkasından, tehdidiyle baş başa kalmış vaziyette bakakalmıştı.

Bade, gömleğini yanmış teninden ayırsa da can acısı geçmedi.

"Elin dursa ayağın durmuyor senin de kızım, şu hale bak ya."

Koridorda koştur koştur yürürlerken alt kattaki revirin istikameti boyunca kavgaları doldurdu lise duvarlarını. Zaten pek bir alışkındı bu duvarlar onların atışmalarına, hatta sanki kıs kıs gülüyorlardı artık her bir bağırışlarına. "Barış sus lütfen. Canım yanıyor zaten!"

Sonunda revire geldiklerinde, kapıyı bir hışımla açtı uzun boylu oğlan fakat içeride her zamanki gibi hemşire hanım yoktu. Zaten bir kere olsa şaşıracaklardı hanımefendinin varlığına. "Geç şöyle, çıkar üstünü hemen."

Barış, kendi üzerindeki kapüşonluyu çıkartırken hiç düşünmeden, ardından da revirin kapısını kapamayı ihmal etmedi fakat karşısındaki kıza üstünü çıkarmasını emrettiğinde, karşılaşabileceği görüntüden harfi harfine bi'haberdi. Bade gömleğinin düğmelerini tek tek açarken aklına düşüverse de vaziyetleri, genç kız o kadar aldırışsızdı ki, Barış'ın müdahale etmesi imkansızdı o saniyelerde. Hayatında ilk defa utandığını hissediyordu ancak merakı, kızaran boynundan bile daha belirgindi. Şimdi Barış, Bade'den kat kat fazla yanıyor fakat hiçbir şey yapamıyordu.

Bade, tüm düğmelerini açıp üzerini çıkardığında, beyaz sütyeniyle kalıverdi öylece laz oğlunun karşısında. Bembeyaz teninde kayboluyormuş gibi duran, saten, incecik bir kumaşla ayakta dikilirken gömleğinin kuru tarafıyla ıslanmış tenini kuruladı kız. Böylece diken diken olmuş incecik tüylerinin oluşturduğu batıkları önlemeye çalıştı en azından. Gözlerini kaldırana kadar da başarılı olduğundan emindi.

Fakat Barış, nutku tutulmuş bir halde öylece karşısındaydı. Ne diyeceğini bilemeden, büyülenmiş gibi. Bade bozuntuya vermek için çok geç olduğunu o an anladı, şimdi ona kızsa bile çocuğun hiçbir suçu yoktu. Karşısında soyunan tam olarak kendisiydi ve bunu fark etmek, tüm tüylerini şimdi de sanki koca bir buz kovasına düşmüş gibi yeniden havaya dikti. Mavileri, koyu elaların hedefi olduğu an laciverte dönüştü.

"Verir misin?"

Barış, elindeki kapüşonlusunu sorgusuz sualsiz uzatırken ilk defa bir duyguda stabil değildi.

Şimdi yanan kimdi?

Bade üzerine onun kıyafetini geçirip gömleğini de avucuna kırıştırdığında, zil sesi duyuldu revirin yalıtımsız odasına. Ve ilk defa birlikte olmalarına rağmen kavga gürültü olmadan, sessizlik içerisinde tekrardan sınıfa çıktıklarında; genç kız sırasındaki kutuda kalan son şekerparenin de yenildiğini fark etti.

Barış Alper ise ona bir kez daha bakmadan sırasına geçip tüm ders boyunca öylece beyaz tahtayı izledi.

Normalde şimdi Barış'ın kalkıp korkudan okuldan kaçan İbo'yu bulması, onu bir güzel tokat manyağına çevirmesi, kendisi için ayrılmış son şekerpareyi yiyen elemanla olay çıkartması, Bade'yi bir güzel haşlayıp tüm ders boyunca da öfkeyle dizini sallaması gerekirdi fakat bu sefer öyle olmadı.

Çünkü bir erkek, onlu yaşlarının ortasında ilk aşkını yarı çıplak gördüğünde bir şeylerin farkına varırdı belki de.

Belki de bir erkek yanmayı, kendisini ilk yakandan öğrenirdi.

👩🏼‍🍳

şekerpare, barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin