kapanmamış defterler

3.1K 171 129
                                    

Günümüz
İstanbul, Sarıyer
"Vazgeçilen her şeyden nefret edilmez."

Bade'den,

Hazırladığım birkaç şekerpareye bakarken aklımda lisedeki o hoş anılarımız dolanıyordu. Başlarda çekinse de birbirimize alıştığımıza emin olunca sürekli benden şekerpare istemişti. Her yaptığımda da kimseyle tatlısını bölüşmez, bir kutu da olsa oturur hepsini tek başına tüketirdi. Genelde kimse görmesin diye arka bahçeye çekiştirirdi beni, orada tatlısını yiyip bitirene kadar da kalkmama izin vermezdi.

Herkes aramızda bir şey olduğunu düşünse de yoktu. Yanındayken heyecanlanıyordum, onun da böyle hissettiğini biliyordum ama ikimizden de bunun için gelen bir adım hiç olmamıştı o zamanlar. Rize küçük bir yer olduğundan bu tarz ilişkiler çabuk duyulup çabuk yayılır ve insanlar tarafından sürekli yadırgandığından hızlıca da tükenir giderdi. Sanırım ne o ne de ben bunu istememiştik.

Neyse ne, sadece ergen bebeklerdik işte, iyi ki de daha ilerisi olmamıştı.

"Şefim, suffleler hazır."

Eslem, hepsini bitirdiklerini bildiren zili çaldığında başımı sallayıp şekerpare tabağını elime aldım ve yeniden mutfaktan çıktım. Normalde bir saate yakın süren şekerpareler, mutfakta öylesine hızlı hazırlanıp pişirilmişti ki, rekor süreyle neredeyse yirmi dakikada tamamlamıştık. Ayrıca evde yapılan herhangi bir yemeğin buradakiyle aynı olmadığını anlamam için de yıllarca çalışmama gerek yoktu. En basit salata bile rekor sürelerde hazırlanıp evde incelikle yapılanlardan kat kat daha güzel olabiliyordu. Tıpkı şimdi elimde taşıdığım tatlı gibi.

Yeniden arka alana vardığımızda, şefimden izin isteyip servise başladım ve hiç sormadan şekerpareyi Barış'ın önüne bıraktım. İtiraz etmedi, tahmin ettiğim gibi o istemişti. "Hâlâ çözemedim. Sen nasıl tatlıdan nefret edip içinde sadece şeker olan bir tatlı sipariş edebildin?"

Kerem'in söylenmelerine karşılık karşılarında oturan bir adam da yükseldi. "Harbiden öyle ya. Kök söktürüyordun bize tatlı yiyoruz diye. N'oluyor şimdi?"

"Abdülkerim kardeşim bırak," dedi sol kolu dövmeli başka biri. O kadar kalabalıklardı ki isimlerini arada söyleseler bile hafızada tutmak oldukça zordu. "Bu fırlamanın lafına güvenmeyin diyorum size her seferinde."

"O değil de biz de mi şekerpare söyleseydik acaba?"

O an, Ferdi kesinlikle tasvip etmediğim şekilde lafa dalıp beni ifşa etti. "Aslında menümüzde yok, Mehmet Şef'in de dediği gibi ama Bade Şef'im bu seferlik insiyatif aldı."

Barış, tam da beklediğim gibi hem alaycı hem de üstten bir gülümseme takındı yüzüne hızla. Mehmet Şef mutfağı bana bıraktığını söyleyerek yapmak istersem yapabileceğimi eklediğinden yapmıştım bu tatlıyı, sadece ona sınırları zorlayabileceğimi göstermek amacındaydım fakat Barış, çok daha derinlerde, kimsenin göremediği bir şeyleri görebiliyormuş gibi gülümserken kendime inanmam artık daha zordu.

Onun için yapmadın Bade, şefin için, kendini göstermek için yaptın...

Kerem, bir bana bir Barış'a baktıktan sonra kaşlarını kaldırıp indirdiğinde takımdaki bazı gözlerin ikimizin arasında dolaştığını hissedince müsaademi istedim ve mutfağa döndüm.

şekerpare, barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin