öpücüklerce

3.2K 219 150
                                    

Günümüz
Rize, İkizdere
"Zamanı durdurabilen tek şey bir öpücüktür."

Bade'den,

Ben, duygularından çok aklıyla hareket edip hep bundan ötürü tebrik almış, aklı başında bir kızdım. Kimse benim aklımı başımdan alamaz, beni kandıramaz sanır; erkekleri de kendimden aşağıda görürdüm. Çünkü babam beni böyle yetiştirmiş, annem bana bunu öğütlemişti. Bir kızı bin kişi ister, bırak istesin. Sen, sana o bin adamı unutturacak erkeği bekle kızım. Tabii beklemek de bir yere kadar, bir saatten sonra da insan o kişinin hiç var olmadığını sanıyordu. İki ay önceki Bade'ye sorsanız, açıkça size şöyle söylerdi:

Kalbim hediyem olsun, kimse benim aklımı başımdan alamaz.

Ancak öyle bir an geliyormuş ki bazen; bile isteye, seve seve, hiç çekinmeden teslim ediyormuşsunuz aklınızı çünkü bir işe yaramıyormuş o an sizde olması.

Barış'ın o güzel, tatlı, dolgun dudakları dudaklarımı doldururken benim de aklım başımda değil, avuçlarımın içinde ona doğru uzatılmış vaziyetteydi. Bu, sakin ve romantik bir öpücük değildi. İçinde yılların hasretliği, edilmemiş sözleri, kederi, özlemi, saklısı gizlisi vardı. Tam da bu yüzden bir süre ona karşı koymak o kadar zordu ki ancak ve ancak saniyeler sonra kendime gelip suratımdaki ellerini ardından hep orada kalmasını istediğim dudaklarını ittirebildim. Sonrasında ikimizin de beklemediği, suratına yediği tokattı.

"Bade..." dedi elaları koyulaşmış, dudakları benim dudaklarım yüzünden sırılsıklam olmuşken. Bu vaziyette onu reddedebilmek çok büyük bir iradenin eseri olabilirdi ancak.

"Git Barış." Naneli şeker kokan nefesini, başka çaresi kalmamış gibi havaya doğru üfledi. Ve tıpkı benim istediğim gibi yapıp o da, düğünden çıkıp gitti.

Ben ise anılar ve boşlukla olduğum yerde öylece kalakaldım.

İstanbul, Sarıyer

Vedalar canımı yakıyordu.

Ayşe'yle, ailemle, daha kısa zamandır tanışmış olmamıza rağmen Yılmaz ailesiyle, Ceyda ablalarla, Züleyha'yla ve memleketimle vedalaşmak o kadar uzun zamanımı almıştı ki, keşke Pazartesi günü dönmek yerine Pazar akşamından bu işi halletseydim diye derde kedere boğmuştum kendimi.

Uzun zaman sonra buradaki kalabalığı görünce İstanbul'daki yalnızlığım bir çuvaldız misali batmıştı kalbime.

Uçaktan yalnız başıma inince bir taksiye atladım ve yoğun trafiğin sonunda bir uçak yolu kadar uzun süren evime varmayı başarabildim. "Hoş geldiniz Bade Hanım."
"Kolay gelsin Esma Hanım."

Düşünmeyi ertelediğim o konu ise asansörden indiğim an bir tokat gibi çarptı suratıma. Elli üç numara.

Barış, Pazar akşamı İstanbul'a dönmüştü. Bu hafta önemli bir maçı olduğunu söylemişti Yüksel amca, bugünden itibaren de zorunlu antrenmanları başlayacağı için düğün akşamı herkesle vedalaşıp ilk uçakla evine gelmişti laz oğlu. Onu merak etmiyor değildim ancak evime dönüp valizimi açmam ve eşyalarımı yerleştirmem en doğrusu olacaktı.

Kendime bir bardak şarap doldurup kuru temizlemeye gönderilecek malzemeleri ayırdım, valizimi boşalttım ve çantamı da yerleştirmeden hemen önce ılık bir duş aldım. Rize'de bunun tam tersi bir kişiliğe sahip olduğumdan, şimdi biraz rahat fakat kendimden uzakta hissediyordum. Yine de arkada çalan Sezen Aksu'yla bir yandan dans ederken çantamı da boşaltmak, kafamdaki düşünceleri süpürmek gibiydi.

şekerpare, barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin