yavaş yavaş

2.6K 165 167
                                    

Günümüz

İstanbul, Sarıyer

"Yalnızca gerçekler, en güzel rüyalardan uyandırır."

Bade'den,


Bacaklarımı birbirine bastırdım ve oturduğum yerde beni eve dahi göndermeyen Barış'a ıslak ıslak bakarken üzerime uygun bir tişört vermesini bekledim. 

Teklifini reddedememiştim ancak o, benim eve gidip duş alıp bir de kıyafetlerimi alma teklifimi açık açık reddetmişti. Şimdi onun odasında, onun şampuanıyla yıkanmış ve bornozuyla otururken de gitme hakkım hâlâ yoktu. Yine de kimse buna karşı bir sorunum olduğunu söyleyemezdi. 

"Al bakalım." Siyah, uzun kollu tişörtünü alıp oturduğum yatağından gözlerine çevirdim mavilerimi. Neden bu kadar heyecanlıyım? "Bakma bana öyle." Neden sorusu tarafımdan kendisine çok gecikmeden ulaşınca, bana doğru eğilip bir çocukmuşum gibi açıklayıcı tavrını takındı hemen. "Çünkü yorgunsun ve ben sadece uyumak için izin aldım." dedi, bir puanı daha kaptı güzel gözleriyle.

Kıvırcıklarını okşadım yavaş yavaş. Birbirimize öylesine açtık ki, onca giden yılın telafisi ne konuşarak ne sevişerek edilecek gibi değildi. Ona dokunma ihtiyacım sanki ezelden geliyordu fakat onu dinlemek için canını verebilecek tarafım da acelemi örtbas edebilmek için elinden geleni yapıyordu. Acemi ve toydum ama o su götürmez tek gerçeğin farkındaydım: Sırılsıklam aşk. Yoksa şu an güzelliği karşısında bünyeme çöken ağlama isteğinin hiçbir açıklaması olamazdı. 

Ben saçını okşarken o da bileğime öpücükler bıraktı, birkaç dakika sonra giyinip yatmam için bana izin verip kendisi de duşa girdi. Buram buram Barış Alper kokan yastığa uzandım ıslak saçlarımla, o da işi bitince beyaz şortuyla banyodan ışığı kapatarak çıkıp yanıma uzandı. Önce ayrı gayrı, dümdüz uzandık. Sonra, "Yaklaş." komutuyla ikimizin de yanan tenlerini kavuşturdum. Sıkıca sardı bedenimi kolları, kalp atışlarım vücuduna çarparken beni yadırgamadı.

Ve mırıltılarla havaya karışan seni seviyorum sözleriyle, o derin uykuya daldık.

Son tatlı rüyayı görebilmek için.

Kapı zilinin sesi, inanılmaz bir gürültüyle tüm eve yankı yapıyordu. 

Neredeyse üzerimdeki beyefendiye sarılmış bacaklarıma, göbeğimin üzerine kadar sıyırılmış tişörtüme, Barış'ın ellerinin altında olan saçlarıma ve ortadan kalkmış yastıklara inanamayarak biraz daha oyalanacaktım ki, zil ısrarla yeniden çaldı ve bir şekilde Barış'tan kurtulmayı başarıp gözlerimi ovalaya ovalaya kapıya yürürken buldum kendimi. Dün gece Barış'ın koltuğuna attığım pantolonu altıma geçirirken neredeyse düşecektim, Allah'tan duvara çarpmakla yetindim. 

Aklım başımda değildi uyku sersemliği yüzünden.

Sonunda kapıyı açtığımda ise karşımda, elinde valizli, koskoca kıvırcık saçlara sahip, güzel bir kız görmeyi beklemiyordum tabii. Tıpkı onun da beni görmeyi beklemediği gibi. "Pardon, yanlış geldim galiba."

Kaşlarım çatıldı, sonra kız elindeki not kağıdından bir şeyler okuyup yeniden kapıya bakınca o da benim gibi şaşırarak gözlerime baktı bir an ve en son neredeyse kocaman gözler ile çığlık düzeyinde bir ses eşliğinde, "Abimin sevgilisi misin?!" diyerek benim de alıklığıma bir son vermiş oldu. Şimdi gözleri kocaman ve çığlık atacak olan bendim. "Hayır, yani abinizin mantıken sevgilisi değilim ama evet de denebilir. Yine de hayır, yani..."

şekerpare, barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin