gece yogası

2.4K 182 166
                                    

Günümüz

İstanbul, Sarıyer

"Sevişmek, herkesle aynı değildir."


Bade'den,

Eve girerken elimdeki anahtarlıkları ve çantamı yere düşürdüm çünkü üzerimdeki baskısını net bir şekilde hissettiren dudaklar, beni içeri acımasızca sürüdü hevesle. Boynuna tutunmaya çalışarak hızlıca üzerinden çıkardığı ceketinin ve gömleğinin yerini bacaklarım alsa da hâlâ yeterli değildi, sporcu atletini de tüm o seksi görüntüsüne rağmen çekiştirerek çıkarması için mırıldandım. "Barış."

Odama götürdü beni. Kapımızı kapattı, ışıkları açmadan yalnızca şehrin ışıklarının yatağıma yansıdığı tarafa yatırdı bedenimi. Yatakta öylece uzanırken nefesleri değişmiş ve o sert tavrını takınmış sevgilime baktım iç geçirerek. Genelde gece yogası yapmadan uyumaz ve mutlaka beni dinlendirebilecek aktivitelere ayırırdım uyku öncesi vaktimi fakat bugün, terapide söylediğim şey yalan değildi. Bunu söylediğimde ise Barış'ın bu konu hakkında bu kadar delireceğini hiç tahmin etmemiştim.

Üzerimdekileri çıkarmak için beni doğrulttu. Tek parça elbisemden kurtulsak da, topuklularım hâlâ olduğu yerde duruyordu.

"Ne istediğini söyle." Kolay etkilenen bir kadın değildim fakat o, ne zaman bana üstünlük kursa, yapmak istediğim tek şey ona tapmaktı. Dudaklarım, ellerim, bedenim ve yapabileceğim her bölgemle ona tapınmak için can atan ruhum; kolayca harekete geçip varlığımı ele geçiriyordu. "Seni istiyorum."

Ve biliyordum ki kelimelerim de onun üzerinde aynı etkiye sahipti. Avucumun altında hızlanan nabzı, derin derin aldığı nefesleri ve metrelerce öteden bile şişliği belli olan erkekliği, bas bas bağırıyordu gözlerimin önünde. Bana ait olduklarını. "Siktir, seni paramparça edeceğim."

Barış'la seks, daha önce hiç tatmadığım ve milyonlarca ödül almış bir yemeği yemek gibiydi. Önce kokusunu alıyordunuz bu tadına doyulmaz zevkin. Size yaklaştıkça kalbinizin hızlanması açlığınızdandı, önünüze sunulduğunda gelen nefes durgunluğu ise sabırsızlığınızdan. Onu tatmak, yemek, damağınızın her bir köşesine kazıyıp tüketmek için can atarken buluyordunuz kendinizi ve yavaş yavaş bir bağımlılığa dönüşüyordu bu. Ben Rizeli bir ailenin tek kız çocuğu olarak tabuları olan bir kadın olduğumu sanıyordum fakat Barış; evimin, odamın, yatağımın ve benim her bir köşemi vaftiz ederken öyle kalmam mümkün olmamıştı.

Sadece onun tarafından uğramak istediğim muamele çok açıktı. Herkes bu yemeği tatmak isterdi ancak artık, sadece bana aitti ve ben, yemeklerimi paylaşmaktan nefret ederdim. Özellikle tek istediğim tıka basa doyurulmakken.

Bu sefer hiç oyalanmadık, tamamen kıyafetsiz kalana kadar her bir parçamızdan sıyrıldık ve birbirimize sımsıkı kenetliyken dakikalarca zevk için savaştık. Bu sefer çok hızlıydık çünkü ne o ne de ben ön sevişme ve kışkırtma için dayanabilecek ve bekleyebilecek gibi değildik. O en derinlerde uçurumdan yuvarlanan bir kaya gibi gezinirken; ben de kendimi defalarca ona iterken ve gözlerimi açık tutmam için onun tarafından uyarılırken buldum. Aynı anda inlemelerimiz duvarlarıma resmolduğunda Barış ise gelmeden önce marketten aldığımız yeni bir prezervatifi daha kutusundan çıkaracak ve bu gecenin çok geç saatlerde biteceğinin uyarısını yapacaktı. Eğer gecenin bu vakti kapı zilim çalmamış olsaydı.

Gerginlikle doğrulup gözlerimi büyüttüm.

"Bu saatte kim bu?" dedi Barış, gerginliğini belli ederek. Daha çok işimiz yarım (!) kalmış olduğu için gerilmişti, tıpkı benim gibi. "Bilmiyorum." Hırkamı ve dolabımdan çıkardığım şortumu geçirdim üzerime. İkimiz de dağılmış ve perişan haldeyken kapının deliğine uzandım. "Karanlık."

şekerpare, barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin