çift terapisi

2.2K 191 76
                                    

İstanbul, Florya

Yazar'dan,

Yaşadığımız her kötü olay bir dersle sonuçlanmazsa, biz o olaydan bir ders alana kadar tekrar tekrar karşımıza çıkar.

Bade, küçüklüğünden bu yana el bebek gül bebek yetiştirilmiş fakat hırçınlık ve olgunlukla bezenmiş, akıllı bir kızdı. Kendini bildi bileli hep soğuk tavrı sayesinde kendini korumayı öğrenmiş, hayatına aldığı herkesin özenle seçilmesine dikkat etmişti ancak hiç darbe almayan biri büyüyemezdi; bunu, ona hayatının en büyük ihanetini yapan Buse, ardına bile bakmadan giderken anlayabilmişti ancak laz kızı.

Kimseye tam anlamıyla güvenemezdiniz. Keza Bade'ye de, tam da bu sebeple ailesi bile arkasından iş çevirip ne dolaplar döndürmüşken dış kapının ardındaki biri artık her şeyi kolaylıkla yapabilir gibi geliyordu ancak bunu hissedemediği tek bir kişi vardı. O da tam yanında oturup sıkı sıkı ellerini tutuyordu: Barış Alper Yılmaz.

Terapist, ikisinin bu haline gülümserken defterinde boş bir sayfa açarak ikilinin ismini en başa, yan yana yazdı. Ardından konuşmaya pek niyetli gibi durmayan Barış'tan başlamayı uygun gördü. "Barış Bey, hoş geldiniz. Biraz kendinizden bahseder misiniz bana?"

Delikanlı, içinden şu herkesin bildiği yarışmalardan birinde olup olmadığını sorgulasa bile buraya ne için geldiğini unutmayarak hafifçe doğruldu. Bade'nin ellerini bırakmadan soruyu cevapladı. "Yirmi dört yaşındayım. Futbolcuyum. Rizeliyim..."

Rabia Hanım, araya girdi. "Bana Google'da bulamayacağım şeylerden bahseder misiniz?"

Aslında Bade onu sayfalarca tanımlayabilirdi ama Barış, kendi için söyleyebilecek bir kelime dahi bilmiyordu resmen. Aramış ama bulamamıştı. En son terapiste döndü bakışları. "Neyi bilmek istiyorsunuz?"

"Örneğin karakterinizi. Sizce ne kadar sinirlisiniz, nasıl birisiniz? Ya da şöyle yapalım. Bade Hanım sizi tanıtsın, siz de müdahaleler edin, olur mu?" Bade, bu anı bekliyormuş gibi heyecanlandı. Barış'ın ellerini bırakıp yavaşça ona döndüğünde, olabildiğince objektif olabilmek amacıyla bunu yapıyordu. Rabia Hanım, birkaç not aldı bu hareket karşısında. "Barış, çoğunlukla sinirli bir adam ama bana karşı değil. Umursamaz biri, sadece sevdikleriyle ilgilenmekten keyif alıyor ancak bana karşı hep korumacı ve sahiplenici oldu. Ayrıca çok eğlenceli, herkesi neşesiyle keyiflendirebilecek biri. Etrafta Barış varsa herkes mutludur, ayrıca çok da cömerttir kendisi. Mevzu bahis maddiyat değil ama sevdiklerine harcayabileceği her şeyi gözü kırpmadan harcar. Ailesini sever, hayvanları sever, çocuklara bayılır. O da çocukların favorisidir. Şeytan tüyü diyorlar sanırım, Barış herkesi kendine hayran bıraktırabilir. Bir de hiç şeker yememesine rağmen şekerpareyi çok sever. Tepsilerce yese bile doymaz. Ama en çok gücünden bahsedebilirim hiç sıkılmadan. O her anlamda, gördüğüm en güçlü insan."

Barış, sevgilisinin söylediği her bir şeyde daha büyük aşkla baktı onun gözlerine. Kendisi için bir şey ifade etmediğini düşündüğü her şey, Bade'nin ince detay anlattığı maddeler olarak dökülmüştü bir anda genç kızın dilinden ve bu, Barış'ı neredeyse oturduğu koltukta eritecekti. "Peki Barış Bey, sizce Bade Hanım nasıl biri?"

Yutkunmasa, az önce tutulan dilinden ötürü konuşamazdı çakma sarışın. "O," dedi. Sonra kendisi için düşünemediği onlarca cümle girdi kafasına. "Aklına koyduğunu yapan bir kız. Hiç geri adımı yok, aksine en kötü durumlardan bile ilerleyerek çıkmayı başarıyor. Dışarıdan bakan herkes onun soğuk ve karmaşık olduğunu düşünür ama hayır, yanında en sıcak hissettiğim insan o. Bir yandan bence mesleğine benim gibi çok âşık o da. Sadece sevdiği kişilere gösterdiği bir yetenek tabii bu, her zaman herkese yemek yapmıyor mesela. Eğer yapıyorsa, sizi hayatına almak istiyordur muhtemelen. Yanında diğerlerinin yanında olduğum gibi olmamamın sebebi de, onunlayken sürekli başka duygular keşfediyor olmam büyük ihtimalle. Bunu başaran da o. Sakin, akıllı, çekici... Daha vaktiniz varsa sabaha kadar sayabilirim."

şekerpare, barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin