panik atak

2K 139 59
                                    

Günümüz

İstanbul, Sarıyer

"Kendinden nefret ederken bile sana âşık kimseler, ailendir."


Bade'den,

Akşam hazırlıkları, özel isteğim üzerine benim evimde devam ediyordu.

Barış, her ne kadar duyabileceğim rahatsızlığın farkındalığıyla bir süre onun evinde kalmamı ve bu akşamı da orada geçirmemizi önerse de kabul etmeyerek kendimi mutfağıma atmıştım. Gözlerim sıklıkla kameranın yerleştirildiği dolap üstüne kaysa da, kendimi diken üstünde hissedip hareketlerimi olabildiğince donuk ve kısıtlı tutmaya çalışsam da, gözlerim, her bildirimde telefonuma kayıp oradan yeni görüntü bildirimi gelmiş olabilir diye yüreğimi hoplatsa da evim, hâlâ benim güzel evimdi.

Kısa sürede bir şeylerle bağ kurabilen bir kızdım ben ve emin olun evim de artık o kırmızı çizgilerimden biri olmuştu. Sadece, hâlâ burada yalnız başıma bir gece geçirebileceğime inanmıyordum ancak neyse ki salataları doğramamda yardım eden Barış, hep bir adım uzağımda olarak varlığını hissettiriyordu. Onunla uyumak ise tüm endişelerimi yıkabilecek kadar güven vericiydi. "Sanki arkadaşlarının yanında bambaşka birisin."

Elinin oldukça becerikli olduğunu biliyorduk, burada da marifetlerini gösterip yarım bir sırıtışı dudaklarında ağırlarken salatalıkları doğradı hızlı hızlı. "Nasılım?"

Mutfak, şekerpare kokusuyla kaplanmıştı. "Daha saman alevi gibisin mesela. Bana hep temkinli ve korumacı yaklaşıyorsun ama onların yanında böyle daha bir agresif, daha ortadasın. Ama tüm o yükselmelerine rağmen herkes sen etraftayken inanılmaz mutlu." Bu müthiş bir şeydi ve ona karşı ilgimi her seferinde katlayarak artırıyordu ancak benim yanımda nasıl bu kadar baskın ve ağır olabildiğini merak ediyordum sadece. O umursamaz yanını bana karşı kullandığını düşündüğüm hiçbir an olmamıştı mesela.

"Sen kendini şu an o dağ ayılarıyla mı kıyaslıyorsun?" Gülerek vurdum omzuna. Sonra kremalı, tavuklu, mantarlı soteyi karıştırarak iyice pişmesi için kısık ateşte kendi haline bıraktım. Her şey neredeyse bitmişti ve bu, Barış'ın tüm sabote öpücüklerle makyajımı bozma çalışmalarına rağmen gurur vericiydi. Birazdan herkes de damlardı. "Hayır, sadece merak ettim."

Elini yıkayıp kenardaki havluyla kurulayana kadar konuşmadı, sonra beni yavaşça tezgaha yaslayarak bir tutam saçımı kulağımın arkasına aldı. Gözleri, saçlarıma ve yüzüme bakarken öylesine parlıyordu ki hayatımın en iyi kararı olduğuna inanacaktım artık bu değişikliğin. Bence o da bunun çoktan farkındaydı. "Sen bir başkasına davrandığım gibi davranabileceğim biri değilsin, sevgilim."

Yutkundum. "Ne dedin?"

O herkesin bildiği, meşhur yan gülüşü suratına yerleşirken bir adım daha yaklaşıp tüm mesafemizi kapattı. Ben de nefesimi tutarak beyaz lakosunun eteklerine tutundum. "Sevgilim. Hoşuna mı gitti?" Herhalde gitmekten fazlasını hissettirmişti ki onu itecek gücü, bu gece ilk defa kendimde bulamadım.

Tam dayanamayıp her seferinde olduğu gibi bir hırsla birbirimizi yiyecektik ki, bu sefer ben değil kapı zili müdahale etti bu yüksek anımıza. Barış ise her zamanki küfürleriyle kapıya doğru adımlarken gülmeme sebep oldu.

Gelen, Bora'ydı. "Geç kardeşim geç. Hoş geldin."

"... Sonra sakinleştiremedik tabii biz bunu, oradan beni çekiyor, arkadan Kaan'la oynuyor, önde Okan abiye el kol yapıyor; en son kendi haline bıraktık da öyle toparladı biraz. Yoksa şampiyonluk falan hak getire, bu adamı durduramazsınız."

şekerpare, barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin