ateşten ela

2.9K 200 188
                                    

Günümüz
Rize, İkizdere
"Kıskançlık varsa aşk,
anlayış varsa sevgi vardır."

Bade'den,

Pasta, hazırdı.

Altı katlı, içi draje, meyve ve beyaz çikolatalı; dışı krema, çiçekler ve dondurulmuş meyveli, baştan aşağı el emeği ve göz nuru olan o pasta, hazırdı. Tüm yorgunluğuma, sabah yedide kalkmama ve öğlen üçe kadar mücadele vermeme değmişti.

"Bunu hiç götürmesek de biz yesek olmuyor mu şimdi?" diye sordu babam bugün dördüncü defa. "Yav Talip bir garipsin sen de, sanki ben sana yapmıyormuşum gibi..." dedi annem de her seferinde verdiği tepkiyi vererek. Onlara gülerek döndüğümde eldivenlerimi çıkarıp ikisine de sarıldım üzerime çöken rahatlıkla. Üstelik yarın gidecek olmam o kadar üzücü gelmeye başlamıştı ki, koşturmacadan başımızı kaldıramadığımız bu üç gün bile benim için paha biçilemez bir tatil haline gelivermişti. Yine de fazla duygusallığa müsaade etmeyip beni hazırlanmaya yolladılar.

"Babacığım yarım saate inerim, bensiz çıkma sakın. Tamam mı?"

"Tamam tamam, bekliyorum ben bebeğim."

Onayımı alınca oyalanmadan duşumu alıp rahatlamış bir halde eski odama girdim hazırlanmak için ancak gözlerim, camımın kenarındaki koltuğuma kurulduğumda bir süre dışarıdaki ağaçları, odamdaki küçük ayrıntıları, hâlâ atılmamış ufak tefek eşyalarımı izleyip durdu. Mazi öylesine renkli ve canlıydı ki, odanın içerisinde koşturan ve günler geçtikçe büyüyen Bade'yi görebiliyordum... Dertsiz, tasasız, hayattaki herhangi bir mücadeleyle henüz karşılaşmamış ve yalnızca sevgiden anlayan o küçük kız, bir süre etrafta koştu, koştu ve en son görünmez bir buharla kalbime girdi.

Gözyaşlarımı sildim yavaşça.

Elim yanımda duran komidinin çekmecesine gidince, on altı on yedili yaşlarda kullandığım eski model telefonumun hâlâ orada durduğunu görmüş, şarj aletiyle birlikte alarak dudaklarımı büzmüştüm. Bu telefonda ne resimler, ne anılar saklıydı kim bilir.

Telefonu şarja bıraktım ve hazırlanmaya geçtim.

Saat beşte kuaför randevumuz vardı Ayşe'yle. Oradan da direkt düğüne geçeceğimiz için hazırlanıp gitmemiz gerekiyordu, bu yüzden makyajımı oraya bırakarak tüm bakımlarımı yapıp gecikmeden babamla birlikte evden çıktım. Kuaföre kadar kucağımda ben, geri kalan yolda da Ceyda abla üstlenmişti kutsal pasta taşıma görevini. Bu yüzden içim rahat girdim kuaföre, bizi karşılayan tüm çalışanlara da selam verip oturdum koltukların herhangi birine.

"Dün," dedi muzipçe Ayşe. "Pek bir oynadınız beyefendiyle."

"Siz de öyle Ayşe Hanım." dedim bu sefer kozum var diye sevinçle bacaklarımı kıpırdatarak. Gülerek tek parça siyah elbisesini düzeltirken omuz silkti. "Aman sen de, alt tarafı bir dans." Şaşkınlığım yüzüme yansıyınca ikimiz de kahkaha attık ve konuşa konuşa akşamı ettik. Benim parçalı elbiseme dümdüz ancak aralarında pırlantalı takılar olan bir saç giderken Ayşe'ninki ise ıslak ve dalgalı bir saçı taşıyordu. Makyajımız da tamam olunca fotoğraf çekinmek için dışarı çıktık ki, telefonum elindeyken gözleri kocaman oldu Ayşe'nin.

"İnanamayacaksın."
"Güzel mi çıktım?"
"Hayır salak, Barış takip isteği yollamış!"

Topuklularla koşar adım yanına gidip ekrana baktığımda, gerçekten de o olduğunu görmek ellerimi terletmiş, kalbime garip bir elektrik akımı gönderiyormuşum gibi hissettirmişti.

şekerpare, barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin