"Ayy şimdi düşüp bayılacağım" dedi Elif koltuktan kayıp yeri boylarken. "Ne ara lan, ne ara oldu bunlar? Hain İlkin!"
"Sen ciddi misin?" dedi Ecem inanamaz gibi bana bakarken. "Konuşuyor musunuz siz? Seviyor musun onu?"
"Yok yok sevmiyor" diye ayağa dikilen Elif, "ben şimdi onu fabrika ayarlarına geri döndürürüm" deyip saçımı kavradığında dayanılmaz bir acıdan ziyade kıyamaz gibi hafif çekip saçımı serbest bıraktı. Ardından kafama vurmayı da unutmadı. Benimle olan temasını kesmesiyle elinin üstüne elimi geçirdim. Öyle ki etin ete çarpma sesi salonda yankı uyandırdı.
En kötü bakışlarımı yollayarak az çok sızı hissettiğim saç diplerimi okşadım. "Pisliksin sen."
"Senin kadar değil" diyerek gıcık bir şekilde taklidimi yaptı. "Hain İlkin."
"Ya daha kendi içimde olanı biteni ben anlamıyorum. Sana nasıl anlatayım?"
Ece sabrının son demlerindeymiş gibi "İlkin" dedi dikkatleri üstünde toplayarak. "Konuşuyor musunuz?"
Kafam oldukça karışıktı ve bana şimdilik yardım edecek tek kişi Ece gibi görünüyodu. Bazen işimi benden çok önem verdiğini düşünürdüm. Benim için elinden gelen her şeyi gocunmadan yapıyordu. Biraz da onun sayesinde buralara yükseldiğimi söylemesem yalan olurdu. Bu yüzden en az Elif kadar her şeyi bilmeye hakkı olduğunun kanısına varıp olanları anlatmayı tercih ettim.
"Sen gelmeden önce konuşuyorduk ama engelledim. Bana şu an hiçbir yerden ulaşamaz."
"Anlaşıldı senin aptal aşık hallerin" dedi Elif gözlerini kısmış yırtıcı bir hayvan misali kurbanına bakarak. Buradaki kurban ben oluyordum. "Valla tebrik ederim marul kafayı. İki günde seni etkisi altına almayı başarmış."
Barış Alper'e taktığı lakap beni güldürürken anın ciddiyetini bozmamak adına elimle gülüşümü sakladım.
"İsabet olmuş" dedi Ece engellememi kastederek. "Son kez soruyorum. Seviyor musun?"
"His olduğunu zannetmiyorum" dedim dürüstçe. "Sadece bende merak uyandırdığı için onu yakından tanımak istiyorum."
"Sonuç olarak onunla bir yola girmek istiyorsun."
Soru üstüne soru sormasıyla bunalmaya başlamıştım. Nereden gitmiştim o ödül gecesine de bunlar başıma gelmişti?
"Sadece istiyorum. Onunla bir yola girmeyeceğim çünkü onun tek derdi konuşulmak. Bana meraklı olduğundan değil yani. Kerem'le yakıştırılsa onu da o anlamda tanımak isterdi, emin ol."
Elif sesli bir kahkaha patlattı. "Yazık Kerem ya."
"Sana sadece şu kadarını söyleyeyim İlkin. Belli ki etkilenmişsin. İzlediğin videolar, hakkınızdaki yakıştırmalar ve Barış'ın çıkar için bile olsa seninle olan konuşmaları hoşuna gitti." Tam karşı çıkmak için dudaklarımı aralamıştım ki elini 'dur' der gibi havaya kaldırdı.
"Ben her şeyin farkındayım. Merak etme. Madem yola çıkmayıp kariyerini seçiyorsun öyleyse ona göre davran. Sosyal medyaya olabildiğince az gir. Kimseye etkileşim verme. Etiketlendiğin hesaplara girme. Yapılan videoları izleme ve Barış'ı stalklamayı bırakarak Fransa'yla yapılacak olan maçınıza odaklan. Buralara kadar tırnaklarını kazıya kazıya geldin. Birkaç yıla piyasadan silinecek bir futbolcu için geleceğini riske sokma. Son diyeceklerim bunlardır. Oldukça geç kaldım" deyip kol saatine bakarak çantasını aldı. "Herkes ayağını denk alsın. Beni ufak tefek sorunlar için delirtmeyin canım, aaa" diyerek veda bile edemeden kapıyı çekip çıktı.
"Çatlak bu kadın" dedi Elif elimdeki eriyen dondurmama kaşık atarak. "Tam senlik" deyip omzunu omzuma vurdu.
"Ne demezsin. Kalk biz de antrenmana geçelim" deyip dondurmamı eline bırakarak ayaklandığımda "cidden hoşlanıyor musun?" diye sordu Elif.