18

2.4K 182 177
                                    

Barış merdivenleri çıkmamızla sanki gidecek yol kalmış gibi kapris yaparak "ben yürürüm" deyip omzumdan kolunu çekti. Hafif sendeleyerek hiçbir yardım almadan tek başına holde yürümeye başladı. Ev zannımca üç kattan oluşuyordu ve biz şu an ikinci kattaydık.

Dört tane aynı renk kapıyı incelerken "hangisi odan?" diye sordum.

Sesimi duymazdan gelip ilk kapıya gittiğinde onu takip ettim. Holun başında görünmeyen kapıdaki detay yeni gözüme çarpmıştı. Kulis kapısını andıran kapının üstünde gold harflerle Barış Alper Yılmaz yazıyordu. Yazının yanında da yine aynı renk dört yıldız vardı. Kerem ve Yunus'un odalarının olduğunu tahmin ettiğim kapılarda ise böyle bir şey yoktu. Kendini beğenmişlikte adeta çığır açmıştı.

"Tam senden beklenecek kapı."

Barış hâlâ suskunluğunu korurken kapıyı açıp içeri geçtiğinde odasını görmenin verdiği merakla minik ama hızlı adımlarla arkasından ilerledim. Kendisi direkt gardrobun karşısına geçerken beyaz ve lacivert tonların ağırlıklı olduğu oda beni karşıladı. Yatağın birkaç metre ilerisinde bir koltuk takımı, önünde orta sehpa ve hemen karşısında plazma televizyon vardı.

Galatasaray'a dair bir detay bulunmayan tek yer odası olmalıydı. Koltuğun arkasındaki duvarda yağlı boyayla yapılmış portre dışında. Önünde aslanın bulunduğu ve Barış Alper'in de karşısında Galatasaray formasıyla tek bacağıyla diz çöküp dik duran bacağına kolunu koyduğu bir resimdi. Binbir türlü emekle, ince ince işlenmiş resim karşısında kıskanmadım desem yalan olurdu.

Başucundaki komidinin birinde Joker'in yüzünün yarısını kartla kapattığı bir oyuncak figür vardı. Öbür komidinde de bir çerçeve duruyordu. Barış gardrobun karşısında eline aldığı havluyla kurulanırken geçmem için alan bırakmadığı için arkasından sürtünerek geçmemle saçını kurulamaya ara verdiğinde bakışlarını üstümde hissettim.

Ben ise çerçeve içinde duran fotoğrafla şaşkınlığımı yaşamakla meşguldüm. Kırk yıl düşünsem aklıma gelmeyecek şeyi yaparak beni çikolatasına kavuşmuş bir çocuk kadar mutlu kılmıştı. Dans ettiğimiz gün çekinilen fotoğrafı başucuna koyacak kadar bana kıymet veriyordu. Fotoğrafta Barış'ın sol eli belimdeyken sağ eliyle sol elimi tutmuştu. Omzumun üstünden kocaman gülümsememle ona bakarken şapkanın altında insanın aklını başından alan büyüleyici gülümsemesiyle beni izliyordu.

"Başucuna koymuşsun" dedim hâlâ olayı sindirmeye çalışarak. O kadar hoşuma gitmişti ki uzun bir süre bunun etkisinden çıkamayacaktım sanırım.

Barış neyi kastettiğimi anlamayazken başını bana çevirdiğini hissettim. "Koyacak daha güzel bir yer bulamadım."

Daha güzel bir yer yoktu zaten. En güzel yere koyarak çıtayı en yükseğe çıkarmıştı. Geçirdiğim en güzel anlardan biriydi. Birlikte olduğumuz ilk fotoğraf olduğu için yeri bende hep ayrı olacaktı. Bu yüzden bir ihtiyaç olarak görüp bende de bulunması gerektiğini düşündüm. Çerçeveyi elimden bırakmayıp "Bu fotoğraftan bir tane da-" dememe kalmadan sözümü yarıda kesen şey çıplak sırtı olurken elini, altındaki eşofmana gittiğini görmemle hemen önüme döndüm.

"Bir şey mi diyordun?"

Barış merakla sözün devamını beklerken sessiz kalıp giyinmesini bekledim fakat laf atmamak benim için oldukça zordu. "Burada mı soyunuyorsun?" dedim sertçe.

"Odamda soyunmayacağım da nerede soyunacağım?"

"En azından çıkmamı söyleyebilirdin."

"Sorun değil, senden gizlim saklım yok" dedi tasasızca.

Gizli Saklı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin