Mutfaktan içeri girmemizle başındaki beyaz yazmayla ak düşmüş saçlarının bir kısmını örten orta yaşlı bir teyze bizi karşılamıştı. Ellilerine merdiven dayadığına dair düşüncede olduğum teyze, ideal boyun altında olacak kadar kısaydı. Yakıştığının yargısına vardığım
bana tatlı gelen ona ise başa bela olduğunu düşündüğüm bir kiloya sahipti.Mutfak tezgahının önünde ellerini yıkarken bizi görmeden hemen Barış'ın omzumdaki kolunu ittim. Barış bunu umursamadan tezgahın önünde durduğunda kadının onu fark etmesini sağlayarak "günaydınlar Nil hanım" dedi sevecen bir tavırla.
Kadın sesi duymasıyla tezgahın önünden çekilip ellerini önlüğe silerek kuruladı. "Günaydın oğlum" dedi yüzünde yaşanmışlıkların kalıntılarını gösteren kırışıklıklarını belli eden samimi bir gülümsemeyle. "Kerem antrenmanın olmadığını söylediği için uyandırma gereği duymadım."
Barış dolaptan bardak alıp buzdolabından şişe çıkararak kendine su doldurdu. "İyi yaptın. Dün gece son maçıma çıktım. Önümüzdeki birkaç hafta antrenmanım yok."
"Oh, iyi bari. Az dinlenirsiniz" diyerek Barış suyunu içerken kolunu okşadı.
Aralarındaki anne oğul ilişkisini andıran samimiyetlerine bir köşede dikilerek yüzümdeki gülümsememle izlerken kadın varlığımı henüz fark ederek bana döndüğünde yaslandığım duvardan temasımı kesip kendimi toparladım.
"Bu güzel hanımefen-"
"Benimki" diyerek araya girdi Barış. "Sana bahsettiğim İlkin. Geçen göstermiştim hatırlarsan."
"Ekrandakinden daha güzelmiş." Kadın bir elini diğerinin üstüne koyup alıcı gözüyle süzdü. "Maşallah, su gibi."
"Teşekkür ederim" dedim utancın bedenime aşıladığı kısık sesimle.
"Ben seni biliyorum da sen beni bilmiyorsun. Nil ben. Bu evin çalışanıyım. Erkekler hakkında konuşuyorlardı. Oradan sana aşinayım güzel kızım."
"Umarım hakkımda iyi konuşuyorlardır" dedim gerginliğin verdiği zoraki bir gülümsemeyle. Barış'ın benden söz etmediği bir uçan kuş kalmıştı anlaşılan.
"Merak etme. Tek söz ettirmedim sana. Belli hanım hanımcık bir kızsın."
Kadının dış görünüşüne uyum sağlayan söz ve tavırlarıyla iç ısıtan bir yakınlığa sahip olduğundan şimdiden kanımın kaynadığını hissetmiştim. "Teşekkür ederim, çok tatlısınız" diye ben de ona iltifatta bulundum.
"Bugün izninle kahvaltıyı evimizin kızı İlkin hazırlayacak Nil teyze" dedi Barış.
"Kahvaltıyı ben hazırladım kuzum. Siz salona taşırsınız artık. Tavan arasında işlerim vardı benim. Gidip onları halledeyim."
Barış hızlıca mutfak masasının üstünde taşınmayı bekleyen kahvaltılıklara göz gezdirdi. "Harika, muhlama yok. İlkin'le biz yaparız şimdi."
Kadın onaylarcasına başını salladı. Muhlama için gerekli araç gereçlerin yerini bana gösterdikten sonra Kerem ve Yunus'un ekmek almak için dışarı çıktığının haberini verip mutfaktan ayrılarak bizi yalnız bıraktı.
"Ekmeği siz mi alıyorsunuz?" dedim şaşkınlıkla.
"Ya kim alacaktı başka?"
"Uşak falan, ne bileyim?"
"Uşak mı?" dedi Barış gülerek. "Ne sanıyorsun burayı İlkin, Ziyagil yalısı mı?"
"Ayy ne bileyim ben Barış?" dedim beni küçümsercesine konuşmasıyla sinirlerim tepeme çıkarken. "O kadar üşengeçsin ki kendine bir uşak tutmuşsundur diye düşündüm."