Bölüm 32: Gezginin Gizemi

1.5K 206 533
                                    

Bölüm 32: Gezginin Gizemi

Siren'in Çağrısı'nıdan mırıltılar yükselirken ve bira bardaklarının vurulduğu masaların sesi havaya yayılırken iki gruba ayrıldığımız ekibin ilk kısmıyla, yani Dane ve Kamari'yle hanın kapısını omuzlayarak açtım. Zaiden hala aynı masada oturmuş, boş bira bardaklarını birbiri üzerine dizerek kendini oyalıyordu. Fawn ise hemen karşısında sırtını arkasına yaslamış bir şekilde uzun, yeşil saçlarının bir tutamıyla oynuyordu.

Kapı sesi duyulduğu gibi Fawn boşluğa bakarak gülümsedi ve Zaiden ayağa fırladı. Beni gördüğü anda yüzünün geçirdiği değişim tarif edilemezdi. Endişeli, sinirli, kaşları çatılmış gergin hali bir anda tamamen gevşemiş, rahatlamış bakışlarla benim gözlerimi bulmuştu. Yanımda kim olduğunu umursamadan, Dane'in ve küçük şifacı kız Kamari'nin varlığını sorgulamadan hızla dönüp bana doğru koştu ve kollarını bedenime sararak ayaklarımı yerden kesti. Zaiden'ın güçlü kollarının arasında tam bir tur döndürüldükten sonra sersemlemiş halde yere indirildim.

Zaiden mutlulukla iki elini yanaklarıma koydu. Nasırlı baş parmaklarının pürüzlü yüzeyi tenimde gezindi. Gözlerimin içine, dudaklarıma, saçlarıma ve boynuma baktı. Sanki ben olmadığım süre boyunca nefes alamamış ve varlığımla zaman durduğu yerden akmaya başlamıştı.

İyisin.

Başımla onayladım. ''İyiyim. Hepimiz iyiyiz,'' diye ekledim Fawn'ın da dinlediğini bildiğim için.

''Diğerleri nerede?'' diye sordu Fawn sandalyesinden kalkarak.

Elimle geldiğimiz yönü işaret ettim. ''İkiye ayrıldık. Kairon, Nori ve Delhin arkadan geliyorlar, birazdan burada olurlar.''

Her şey yolunda gitti mi?

Hala Dane'e, Kamari'ye bakmıyor, gözlerini benimkilerden ayırmıyordu. Neredeyse şifacı ve konuşabilme yeteneğini geri kazanacak olması umurunda değil gibiydi. Ya da umurundaydı, yalnızca önceliği değildi.

Kendimi onun kollarından sıyırarak Dane ve Kamari'yle arasından çekildim. İki tarafın birbirine bakabilmesini sağladım. Zaiden şu anda ilgilenmiyor olsa bile Kamari'nin tedaviye başlaması için can atıyordum. ''Bu Dane,'' dedim Dane'i işaret ederek. Zaiden çoktan Dane'le ilgili tüm bilgilere sahipti ancak yine de ekibimize dahil edilmesinin sonucunda bir tanıştırma anı gerekiyor gibi hissetmiştim.

Zaiden'ın kaşları tehditkâr bir tavırla çatıldı.

Hatırlıyorum.

Dane'in orman diline hâkim olmadığına adım kadar emindim. Zaiden'ın söylediklerini anlayamıyor olsa bile çevirme ihtiyacı hissetmedim. Zaiden'ın bakışları ve tavırları o kadar güçlüydü ki açıklamaya gerek yoktu.

''Bu da Kamari,'' dedim bu sefer sesimi yumuşatarak. Kamari'nin koyu yeşil renkli, küçük elbisesinin eteklerine basmamaya çalışarak yanında eğildim. Kendimi onunla aynı hizaya getirerek gözlerinin içine baktım. Siyaha çalan kahverengi gözleri kocaman olsa da endişeli görünmüyordu. Daha çok meraklı duruyordu.

''Kamari,'' dedim elimi ona uzatarak. Bu sefer elimden kaçmak yerine Dane'in elini bırakıp karşımda dik durdu. Yine elimi tutmasa da gelişme gösterdiğimizi düşünerek devam ettim. ''Bu benim çok yakın bir dostum. Dane ve Delhin'in de yakın arkadaşları,''

''Ya ne demezsin,'' dedi Dane sırıtarak.

Zaiden ona bir bakış atıp bana döndü.

Sürekli sırıtıp duruyor mu bu?

''Sana orman dilinde Dane'le çok iyi anlaştıklarını söyledi,'' dedim tekrardan Kamari'ye dönüp gülümsediğimde. Kamari şüpheyle kafasını kaldırıp Zaiden'a döndüğünde Zaiden anında korkutucu, nefret dolu, tehditkâr bakışlarını suratından silip bir gülümseme yerleştirdi. Şirin gözükmeye çalışıyordu.

İmparatorluğun Kılıcı (Wisteria 3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin