Bölüm 12: Yankı Yarığı

6.7K 548 1.2K
                                    


BÖLÜM 12

▪──── ⚔ ────▪

YANKI YARIĞI

Üstünkörü mağarayı inceledim. Bir tünel şeklinde daralarak uzanan mağaranın genişliği tam bize göreydi. Geçmişte, görkemli volkanik faaliyetler sonucunda oluşan bu yarık şimdi bizim korumamız olacaktı. İçeride, mağaranın uzandığı tünelden veya dağın üzerinden yanımıza ulaşan bir uğultu içeriyi dolduruyordu. Batıl inançlara sahip biri olsaydım, bu uğultunun burada can vermiş ruhların feryatları olduğuna inanabilirdim.

''Ürpertici, değil mi leydim?'' diye sordu Meldrik mağaranın ortasında durarak.

Omuzlarımı silktim. ''Sadece rüzgârın uğultusu.''

''Burası çok soğuk,'' dedi Kairon kollarını ovuşturarak. ''Ateş yakmalıyız.''

Güneş tamamen batmadan önce çok az vaktimiz olduğu için elimizi çabuk tuttuk. Başlangıçta güneş ışığı bize yol gösterse de ateşimizi yaktıktan sonra işinin bittiğini kabullenircesine bizi ancak böyle büyük bir dağın en derinliklerinde rastlanabilecek türden zifiri bir karanlığa mahkûm bıraktı ve gitti.

Fırtınayla beraber buz gibi esen rüzgârdan korunmak için atlarımıza ve birbirimize yakın oturuyorduk. Eğrelti otları girişi biraz kapatsa da nöbet tutmamız şarttı. Bir süre daha oturduktan sonra Kairon atının karnına doğru çekildi. Meldrik'le, hayatı hakkında muhabbet ederken çok geçmeden uykuya dalmıştı bile.

Meldrik, ilk nöbete başlamadan önce biraz daha konuştuk. ''Annem ve babam köylülermiş,'' dedi kaldığı yerden devam ederek. ''Ancak ben çok küçükken ikisi de salgın bir hastalıktan ölmüş. Ben bunları hatırlamayacak kadar küçüktüm. Ölümlerinin ardından komşumuz, anne ve babamın sahip olduğu tek çocuklarını, yani beni bir sepete koyup Miath kralına götürmüş. İçeri alınmayacağını anlayana kadar bağırıp çağırmış ancak en sonunda muhafızlar pes etmesini sağlamış. Kadın da gece olana kadar beklemiş. Karanlık çöktüğünde kimseye görünmeden sepeti sarayın kapısına bırakıp kaçmış. Kral Asano, benim sokağa atılmamı emretmiş ancak Kraliçe bunu kabul etmemiş.''

Drystan'ı öldürmek isteyen, gerçek annesini öldürtmeyi başaran bir kadından merhamet hikayesi duymak tuhafıma gitmişti. O kadında merhametin ve anne sevgisinin bir tutamının bile olduğunu sanmıyordum. Belki de Helia'nın karakterindeki problemler de uzun yıllar boyunca annesinin etkisi altında kaldığı için olmuştu. Annesi ve babası, diye düzelttim kendimi. Drystan, bu saray hayatından normal çıktığı için şanslıydı.

''Kralın seni diğer şövalyelerden ayırmasının sebebi bu mu o zaman?'' diye sordu Zaiden, hafifçe bana doğru kayarak. Devasa cüssesine rağmen o bile ara sıra soğuktan ürperiyordu.

Meldirk başıyla onayladı. ''Bir baba gibi hissettiren, kendime en yakın gördüğüm kişi oydu. Minnetimi ona kusursuz şekilde hizmet ederek gösteriyorum.''

''Peki saçlarına ne oldu?'' diye sordu Zaiden, Meldrik'in başının sol tarafını işaret ederek.

''Zaiden!'' diye bağırdım ve dirseğimi böğrüne geçiriverdim. Şövalyenin başına neler geldiğini bilemezdik ve bunu direkt sorması nezaketsizlikti.

Omuzlarını yukarı kaldırarak kaşlarını çattı. ''Ne var? Merak ettim.''

''İnsanlar da sürekli senin yara izini merak edip sorsa ne hissedersin?''

Umursamadığını belli edercesine yüzünü buruşturdu. ''Sorduklarına pişman ederim.''

Meldrik'in gülmemeye çalıştığını fark ettiğimde biraz olsun rahatladım. ''Cevap vermek zorunda değilsin, Meldrik,'' diyerek usulca gözlerinin içine baktım.

İmparatorluğun Kılıcı (Wisteria 3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin