Bölüm 23: Savaşçının Dirilişi

5.8K 482 967
                                    



BÖLÜM 23

▪──── ⚔ ────▪

SAVAŞÇININ DİRİLİŞİ

''İyi iş,'' dedi Nori.

Ağaçların arasında zar zor ilerlerken Fawn bizi buldu. Kairon, Fawn'ı kontrol etmek için Zaiden'ı temkinli bir şekilde kollarıma bıraktı ve Fawn'a yaklaştı. ''Yaralandın mı?'' diye sordu bir yandan parmaklarına, kollarına ve yüzüne hızlıca göz atarken.

Fawn başını iki yana salladı.

Zaiden'a kollarımı dolayıp onu sıkı sıkı kendime çektim. Ondan ayrılmaya hiç niyetim yoktu. Ona kavuşunca her şey daha kolay olur, daha iyi hissederim diye düşünmüştüm ama öyle olmamıştı. Şimdi onu böyle görmek içimi parçalıyordu. Kendimi kısa sürede iyileşeceğine inandırmaya çalışsam da korkuyordum. Fiziksel hasarın bıraktıklarından çok ruhundaki yaralardan korkuyordum. Bir kere daha başımıza böyle bir şey gelmesinden ve ondan ayrı düşmekten korkuyordum.

''Saige,'' dedi Nori endişeyle. ''Titriyorsun.''

Kollarımın ve dizlerimin şiddetli bir şekilde titrediğinin farkında bile değildim. Zaiden, Nori'nin sesini duymuş olmalıydı ki irkildi ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalıştı. ''Sorun yok,'' diye atıldım hemen. ''İyiyim.'' Zaiden'ı bırakmamak için onu sıkı sıkı kavradım. Güç bela ayakta duruyorduk. Zaiden'ın rengi atmış suratına baktığımda yeniden bilincini yitirecek gibi olduğunu fark ettim.

''Acele etsek iyi olur,'' dedim Fawn'a bakarak.

Kairon bana yardımcı olabilmek için yeniden Zaiden'ın diğer kolunun altında girdi. Fawn, çantalarımızı Nori'nin taşıdığını görünce birini ondan aldı ve eliyle ormanın derinliklerini işaret ederek yürümeye başladı. Biz de hemen arkasından takip etmeye koyulduk.

Kulağımı Zaiden'ın göğsüne dayayıp Kairon'a döndüm. ''Şu bahsettiğin adama mı gidiyoruz?''

Kairon hafif bir homurtuyla onayladı. Zaiden'ın iyi olması için ne kadar beklemem gerekeceğini bilmiyordum ama sonsuzluğa bile hazırdım. Konuşmasına bile gerek yoktu. Yalnızca sağlığına kavuşsa, bana bir baksa ve gözlerinde yine o eski Zaiden'ı görsem yeterdi. Yollarımızı ayırmayı tercih edebilirdi. Görevi bırakmaya karar verebilirdi. Belki de yeniden Duogon'a dönerek krallığının başına geçerdi. İyi olduktan sonra, eski haline döndükten sonra gerisi umurumda değildi. Ona inanmadığımı, bana ihanet ettiğini düşünmediğimi bilmesini istiyordum yalnızca.

Adımlarımız yavaşlayıp küçülene kadar biraz ilerledik. Fawn yolunu o kadar rahat buluyordu ki bir an bile durup yönünü kontrol etmiyordu. Ormanın kalbi, Fawn'ın gerçek yuvası neredeydi? Bizi neden kendi kaldığı yere değil de Hud Toprakkulak'ın evine götürüyordu anlayamamıştım. Bunu çoktan sorup öğrenmiş olmam gerekirdi ama aklım orada değildi. Öğrenecek çok şey olsa da önceliğim onlarda değildi. Yalnızca Zaiden'ı dinlendirebileceğim, yaralarını sarabileceğim bir yere ihtiyacım vardı.

Birkaç ağacı daha aşıp, çalıların üzerinden atladık ve çeşitli yabani mantarları ezdikten sonra oldukça geniş bir kulübeyle karşılaştık. Bir duvarı hafifçe yıkılmış, bitkiler ve sarmaşıklar tarafından esir alınmış gibi bir görünüşü vardı. İki katlıydı ama daha büyük görünüyordu. Çevresinde ne bir çit ne de bir koruma bulunuyordu. Öylece ormanın ortasına bırakıp gitmişlerdi sanki kulübeyi. Geniş, ahşap kapısı ardına kadar açıktı. Kapıyı incelerken Fawn birkaç adım attı ve başıyla gelmemizi işaret etti. Tam o sırada içeriden yaşlı, benim boylarımda, yuvarlak göbekli bir adam çıktı. Paçavralar içindeydi ve bir bacağını sürüyerek yürüyordu ama yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. ''Fawn!'' dedi neşeyle kollarını iki yana açarak.

İmparatorluğun Kılıcı (Wisteria 3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin