Bölüm 33: Kraliçe'nin Düşüşü

1.8K 198 342
                                    

Bölüm 33: Kraliçe'nin Düşüşü

''Bir kardeşinin olması nasıl bir duygu?'' diye sordum Zaiden'a. Şafağın turuncu renkli ışıkları gökyüzüne dağılırken dün gece uyuyakaldığımız odayı aydınlatıyordu. Gri bulutlar, Ocreya'nın bugün de yeterince güneş ışığı almadığından emin olmak istercesine havada parça parça süzülüyordu. Belki de bir yağmur bekliyordu bizi, karanlık bulutların umduğumuz zafer öncesinde son bir darbesi olacaktı.

Zaiden yattığı yerde homurdanarak bana döndü. Bu, aşkımızı itiraf ettikten sonra beraber geçirdiğimiz, aynı yatakta uyandığımız ikinci seferdi. Huzurluydu. Sevgi doluydu ve zamansızdı. Onunla sonsuza kadar aynı yatakta uyanmak istiyordum. Hayatımın sonuna kadar gözlerimi açtığım her sabahh onun gözlerini bulmak istiyordum. Her yeni güne onun nefesiyle başlamak istiyordum. ''Eh,'' dedi yatakta hafifçe gerinerek. ''Bazen tatlı oluyorlar ama sinir bozucu yanları daha fazla.'' Kollarını iyice kafasının üzerine kaldırdıktan sonra yeniden indirdi ve parmaklarını yüzümde dolaştırarak saçlarımı geri attı. ''Neden soruyorsun?''

''Kamari'yi Euria'ya geri vermek istemiyorum,'' dedim hiç duraksamadan.

Savaşta fedakarlıklar yapılması gerektiğinin farkındaydım. Dağlar kadar eski, güneşin doğuşu kadar kaçınılmaz bir gerçekti bu. Savaş alanları yalnızca düşen askerlerin kanıyla lekelenmiş alanlardan ibaret değildi; kaderlerin çarpıştığı ve hayallerin amansız dalgalar altında kumdan kaleler gibi ufalandığı arenalardı. Her fedakârlık kaosun ortasında dimdik duran, zaferin ve özgürlüğün bedeline tanıklık eden sessiz bir muhafızdı. Her zafer, cesurların kanından ve masumların umutlarından kazanılırdı. Feda edilenler, sonbahar yaprakları gibi kaderin rüzgarları tarafından sürüklenirdi. Hayatları tarihin, bedenleri toprağın bir parçası olurdu. Diğer insanlar tarafından yalnızca bir sayı olarak görülen fedakarlıklar gelecek nesillerin temelini atardı. Ama Kamari'nin bu fedakarlıklardan biri olmasını istemiyordum. İyi niyetli, masum bir çocuğu Euria'nın zalim ellerine geri vermek iyi hissettirmiyordu.

Zaiden bir iç çekti ve baş parmağını alt dudağımın üzerinde gezdirdi. ''Ben de bunu söyleyeceğinden korkuyordum,'' diye mırıldandı hafifçe gülümseyerek.

''Başka bir alternatif bulmalıyız,'' dedim kararlı bir sesle. ''Kamari'nin Euria'nın ellerinde yozlaşmasını engelleyecek bir çözüm.''

''Euria herkese karşı zalim olabilir, Siyah Kuğu ama Kamari'ye o şekilde davranmadığını hepimiz biliyoruz. Ayrıca Cyra'yı ve Nori'nin abisini almak için elimizden gelen en iyi çözüm bir pazarlık teklif etmek.'' Ardından burnunu kırıştırdı. ''Nori'nin abisinin adı neydi? Adama sürekli Nori'nin abisi diyoruz.''

Hafifçe gülümsedim. ''Ben de bilmiyorum. İkizler ona Kraliçenin Kalkanı diyor.''

Gözlerini devirip homurdandı. ''Bu isim daha da uzunmuş. Abi demeye devam o halde,'' dedi ve beni gülümsettiğinden emin olduktan sonra devam etti. ''Yani Siyah Kuğu, Kamari kötü şartlar altında yaşamıyor. Özellikle dışarıdaki birçok çocuğa göre. Euria'yı durdurduğumuz gibi onun da iyi bir geleceğe sahip olduğundan emin oluruz.''

Hiç hoşuma gitmese de haklıydı. Tüm diyarda, savaşlarda ve fetihler sırasında ölen ya da savaşların getirdiği yoksullukla, kaçmaya çalışırken karşılaştıkları zor şartlarla hayatını kaybeden yüzlerce çocuk vardı. Yalnızca Kamari'nin iyiliği için, bu yüzlerce, binlerce, on binlerce çocuğun geleceğini nasıl riske atabilirdim ki? Alınması zor bir karar olduğunu inkâr edemezdim, ama savaşta alınan kararların hangisi kolaydı?

''En azından bir şeyler ters giderse, geri çekilelim ve yeniden plan yapalım,'' dedim Zaiden'a. Ancak bunu söylerken kendimi rahatlatmaya çalıştığımın farkındaydım. Kendimi Kamari'nin iyiliğini düşündüğüme ikna ederek vicdanımı rahatlatıyordum.

İmparatorluğun Kılıcı (Wisteria 3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin