Bölüm 34: Vaadin Yenilgisi

1.4K 198 285
                                    

Bölüm 34: Vaadin Yenilgisi

Bu bir pazarlık değildi. Bu, diyardaki en acımasız ve kurnaz hükümdarın zihnine karşı verdiğim bir zekâ sınavıydı. Euria'nın soğuk, neşeden yoksun hafif gülüşü kulaklarıma ulaştı. Ocreya'nın sınırında bu kadar az asker olmasının sebebini az önce öğrenmiştik. Kızıl Ordu yalnızca Miath'a değil, Cisenil'e de saldırmıştı. Askerlerini iki krallığı birden kuşatmaya gönderdiği için kendi elindekilerinin sayısı azdı. Euria, geçmiş günlerde, biz dibimizdeki kâhini bulmak için çabalarken bir krallığı daha fethetmişti.

Ocreya, Quarith, Nothersea, Krazir, Miath ve şimdi de Cisenil.

Her hareketi, bizi esaret altında tuttuğunun bilinciyle yapılan hesaplı bir hakimiyet göstergesi olmasına rağmen kararlılığım sarsılmamalıydı. Derin bir nefes alarak başımı dik tuttum. ''Zaferini tebrik etmemi beklemiyorsun herhalde,'' dedim sesimi sabit tutarak. ''Buraya müzakere etmek için geldik, zalimlik dolu fetihlerine hayranlık duymak için değil.''

Masmavi, cam gibi gözleri açılırken gülümsemesi genişledi. Bakışlarında acımasız bir keyif pırıltısı vardı. Bizi karşısında görmekten, bizimle konuşmaktan, başarılarını göstermekten keyif alıyordu. ''Tanıştığımız zamandan bu yana pek değişmemişsin, Saige Nerth. Her zaman çok ciddisin.''

Euria tam o sırada kafasını hafifçe oynatarak kapının ardına bir işaret verdi. Zaiden bunu fark ettiği anda eli kılıcının kabzasında, güçlü bir kale gibi bana bir adım attı ancak tehlike yoktu. Euria, kapının arkasında saklanan birine, oradan çıkmasını işaret etmişti. Kraliçe'nin Kalkanı. Nori'nin abisi.

''Gördüğüm kadarıyla Andros'un küçük ailesini de yanında getirmişsiniz,'' dedi gözleriyle Nori'yi işaret ederek. Biliyordu. İsyancı kampından haber gitmiş olmalıydı. Andros, diye düşündüm kendi kendime, demek adı buydu.

Andros, Euria'nın yanına geldiği anda insanın ruhunu görebiliyormuş gibi baktığı, adeta gecenin bir parçasını taşıdığını düşündüğüm lacivert gözlerini Nori'ye çevirdi. Gözleriyle uyumlu koyu lacivert rengindeki saçları, hem vahşi bir görünüm yaratıyordu hem de doğal dalgaları halktan biri olmanın getirdiği dizginlenemez ruhunu, sıradan soyunu gösteriyordu. Güçlü, açılı bir çene hattı vardı. Yüksek elmacık kemikleri, kısa sürede hızla kilo vermiş gibi, yontulmuş bir görüntüye sahipti. Cildinde de birkaç gümüş tozuna benzer lekeler ona neredeyse diyar dışından gelmiş gibi bir görünüm katıyordu.

Derin mavi peleriniyle, karmaşık olmayan düz desenlerle Euria için çalıştığı belli oluyordu. Yüz ifadesi, omuzlarında çok ağır bir yük taşıyormuş gibi yoğun bir karamsarlık içinde görünüyordu ama bu ifadesi Nori'yi gördüğünde az da olsa yumuşamıştı.

Nori'nin ne tepki verdiğini göremiyordum. Ne hissettiği hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu ancak aklından her ne geçiyorsa, hareket etmemesini diliyordum. Hem kendi hem abisinin iyiliği için, hem de görevin başarısı için bana güvenmesi şarttı. Bir anlık gafletle kendi rolünden vazgeçerse tüm plan sarsılabilirdi. Bu nedenle süreci hızlandırmayı amaçlayarak tekrardan Euria'ya döndüm ve Andros hiç orada değilmiş gibi davrandım. ''Bir takas için buradayız,'' dedim kesin bir dille.

Euria umursamaz bir tavırla gözlerini devirdi. ''Evet orasını biliyorum. İki hain sayesinde şifacımı kaçırmışsınız. Peki karşılığında ne istiyorsunuz?''

''Kraliçe'nin Kalkanı ve Cyra Lovell'a karşılık şifacın.''

Euria tek kaşını kaldırdı, gözleri Zaiden'la aramızda duran Kamari'ye kaydı. ''Sahiden bunun adil bir takas olacağını mı düşünüyorsunuz?''

Başımı hafifçe yana yatırdım. ''Adil değil, tıpkı senin tüm diyara yaşattığın savaş gibi.''

Kasıtlı bir şekilde, yavaş yavaş yaklaştı. Bunu yaparken gözlerini bir anlığına bile benden ayırmadı. ''Neden, bir şifacı için en değerli iki yeteneklimden vazgeçeyim?''

İmparatorluğun Kılıcı (Wisteria 3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin