Bina kapısında Seungmin'i beklerken avuçlarım terliyordu. Birkaç saat içinde ne olacağını tahmin edemiyordum. Moonbin ve diğerleri bizi bahçe kapısında bekliyor olmalıydılar, ben de Seungmin'le beraber yanlarına gidecektim.
Nihayet koridorun ucunda göründü. Sabahtan beri onu ilk görüşümdü, teneffüslerde denk gelmemiştik ve öğlen de yalnız yemek yemiştim. Sabahki gibi durmuyordu, biraz keyifsiz gibiydi.
"Hey," diyerek selam verdim o yanımdan geçip gitmek üzereyken. Dalgın bakışlarını duraksayarak bana çevirdi.
"Ah, Minho... Özür dilerim, seni fark edemedim."
Kaşlarımı çattım. "Sorun ne?"
Gözlerini kaçırıp başını iki yana salladı. "Chan."
Korkuyla duraksadım. "Seninle konuştu mu?"
"Hayır. Hyunjin'le birkaç sefer bahçedeyken onu gördüm. Beni izliyordu. Gelip konuşmadı. Ben de görmezden geldim ama canım sıkıldı işte."
Gözlerimi tavana çevirip sabır diledim. Bir elimi Seungmin'in sırtından dolaştırarak kolunu tuttum ve onu yürüttüm. "Gel, bizimkilerle buluşunca havan değişir."
Binadan çıktık ve bahçede yürümeye başladık. Bir kolum hâlâ Seungmin'i sırtından destekliyordu. Chan'ın bir şekilde onunla konuşup özür dileyeceği ve Seungmin'in gerçekten dediği gibi her şeyi bir kenara bırakıp ona döneceği korkusu içimde dört dönüyordu.
Sanki endişelerimle beni tehdit eder gibi, bahçe kapısının önünde Moonbinler değil Chan bekliyordu. Seungmin de fark etmiş olmalıydı ki adımları giderek yavaşladı, mecburen ona ayak uydurdum. Birkaç saniye içinde durduğunda moralim iyice bozulmuştu. Artık konuşacaklarına emindim. Seungmin'le henüz yeni tuvalini ne yapacağına karar veremeden Chan'a geri dönecekti ve ben yoldan çekilecektim.
Chan bizi görür görmez hızla bize doğru yürümeye başladı. İstemesem de kolumu Seungmin'den çektim. Fark etmeyeceğini sansam da Seungmin bu hareketimle yüzüme baktı ve kafasını tekrar Chan'a çevirirken bir elini benim omzuma koydu. Destek almak istediğini düşündüm.
"Seungmin." diyerek önünde durdu Chan. "Nasılsın?"
Seungmin omzumdaki elini sıktı ve hafifçe bastırarak bizi Chan'ın yanından geçirerek yürümemizi sağladı. Bu yaptığına şaşırsam da ayak uydurdum. Sanırım düşündüğüm gibi olmayacaktı.
Aniden durduğunda ne olduğuna bakmak için gözlerimi çevirdim, Chan kolunu yakalamıştı.
"Konuşmak istiyorum." dedi ciddi bir ifadeyle Seungmin'in yüzüne bakarken. Beni kesinlikle umursadığı yoktu.
Seungmin kolunu çekti. "Yeterince rezil oluyoruz. Artık beni bırak." Bu söylediğiyle etrafta onları izleyen öğrencileri fark ettim. Seungmin ve Chan'ın sürekli beraber görülmesinin de konuşulup konuşulmadığını merak ediyordum. Normalde en fazla beş dakikada boşalan okulun bahçesi sanki onların hiçbir hareketini kaçırmamak için ayakta dikilen öğrencilerle doluydu.
"Sana söylemek istediğim son birkaç şey var. Bir daha seni rahatsız etmeyeceğim. Lütfen en azından buna izin ver."
Seungmin'in yüzünü göremiyordum ancak birkaç saniye sonra önüne dönünce bu değişmişti. "Bugün değil." dedi kararlılıkla. Ardından beni de beklemeden yürümeye başladı.
Peşinden gitmeden önce Chan'la göz göze geldim. Yine ve yine çok sakin duruyordu. Meydan okur gibi bir bakışa geçtiğinde gözlerimi kaçırdım. Seungmin'i takip ettim.
Artık Moonbinlerin yanındaydı ve arkadaşlarım kalkan gibi onun çevresinde toplanmıştı. Konuştuklarını duyabilecek kadar yaklaştığımda "Seni rahatsız mı ediyor?" diye sordu Yeri. Seungmin başını iki yana salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Treat You Better ;; 2Min
FanfictionSeungmin'e yardımcı olmak, artık Minho'ya zor geliyordu. 🌼 @wintrvante 'ye ithaf edilmiştir. | 2022 Eylül