“Seungmin için bizi gerçekten ektiğine inanamıyorum.”
İç çektim. “Ekmedim sizi. Geri döndüm ya.”
Changbin elindeki elma dilimini beslenme kutusuna koyduktan sonra ellerini yanaklarıma yerleştirip yüzümü kendine çekti. Gözlerim büyürken ona bakmak zorunda kaldım. “Kırk dakika boyunca yoktun, Minho.”
Onu iterek kendimden uzaklaştırdım. “Bir işim vardı demiştim.”
Cümlemi bitirdiğimde keyfi kaçmış gibi omuzları düşmüştü. “Doğru. Haklısın.” Bıraktığı elma dilimini geri aldı ve ağzına attı. Gözleri yerdeyken konuştu. “Hiçbir şansının olmadığı bir çocuğa benden daha büyük öncelik tanıdığına inanamıyorum.”
Artık benim de keyfim kaçmıştı. “Changbin, öyle değil. Sen de biliyorsun.”
Bakışlarını tekrar bana çevirdi. “Her neyse, sorun değil. Bunun için sana kızacak veya darılacak değilim. Ayrıca sen anlat, neydi bu kadar önemli olan?”
“Sevgilisinden ayrılmış.”
Hafifçe gülümsedi. “Şansının olmadığıyla ilgili söylediğim şeyi geri alıyorum.”
“Changbin, unut bunu. Seungmin'den hoşlanıyor değilim. Sadece iyi bir insan ve ona yardım etmek istiyorum. Sevgilisi olup olmaması beni bağlamaz.”
“Külahıma anlat.”
“Seungmin'le aramda bir şey olmasının imkanı yok. Hem benden küçük, hem ben erkeklerden hoşlanmıyorum.”
“Saçmalaman bittiyse önündeki cevizleri bitirebilirsin.”
İstemeyerek de olsa kendi yemek kabımdaki kuru yemişe uzandım. İştah bırakmamıştı.
Kapıda bir hareketlenme hissedince gözlerimi o tarafa çevirdim. Seungmin başını içeri uzatmış sınıfı tarıyordu. Beni fark ettiğinde geri çekildi ve görüş alanından çıktı.
“Nereye?” diye sordu Changbin ben ayağa kalkınca. Seungmin'i fark etmemişti.
“Şey, ufak bir işim var.”
Başını salladı. “Yine aynı iş olduğuna kalıbımı basarım ama bir şey demeyeceğim. İki dakikan var.”
Gülümsedim ve dışarı çıktım. Seungmin elinde çikolatayla bekliyordu.
“Bu ne?” diye sordum.
“Sana küçük bir hediye.” Dünyanın en tatlı çocuğu falan olmalıydı.
“Ne gerek vardı?”
“Bana çok destek oluyorsun.”
“Zaten resim çizmiştin.”
“Bu dün için.”
“Teşekkür ederim.” Açıkçası bu hareketleri beni utandırıyordu.
Paketi açtıktan sonra bölmesi için ona da uzattım ancak Seungmin yanlış anlayıp çikolatayı ısırdı.
Bozuntuya vermemek için konu değiştirdim. “Nasılsın? Daha iyi misin?”
“Evet. Sabah Moonbin'i gördüm. Biraz sohbet ettik ve gerçekten çok tatlı bir insan.”
Gülümsedim. “Öyledir.”
Seungmin üç uzun saniye için sessiz kaldı ve ben saçlarının yüzüne ne kadar yakıştığını düşünmeye başladığımda konuşmaya devam etti. “Dinle. Bir süredir benimle zaman geçirmek istediğini söylüyorsun ve ben hep reddettiğim için kötü hissediyorum. Ama artık bir şeyler yapmaya hazırım.”
Kaşlarımı çattım. “Seungmin bunun için kötü hissetmene gerek yok. Sevgilinden daha dün ayrıldın. Tabi ki yalnız kalmak isteyeceksin.”
“Minho, hayır. Zaten beklenen bir şeydi. Ayrıca Chan'ın umrunda bile değilim. Dünden beri hiçbir şekilde bana ulaşmaya çalışmadı. Vaktimi üzülerek ve kendimi insanlardan soyutlayarak harcayamam.”
Durumu tarttım. “Sen bilirsin. Bu sana daha iyi gelecekse...”
Yüzüne büyük bir gülümseme yerleşti. “Çıkışta tatlı yemeye gidelim mi?”
“Sadece benim ödememe izin verirsen.”
“Seni ben davet ediyorum, farkındasın değil mi?”
“Sana önceden sözüm olduğunu unutmadın, değil mi?”
Pes ederek omuzlarını düşürdü. “Pekâlâ. Seni kapıda beklerim. Çok oyalanma.”
“Baş üstüne.”
Seungmin veda etmek ister gibi yumruğunu uzattı ve ben de karşılık olarak yumruklarımızı tokuşturdum. Sınıfa girdiğimde Changbin bütün yemişlerimizi bitirmişti. Kaşlarımı kaldırarak hesap sorar gibi baktığımda omuz silkti.
“Saniye saydım ve iki dakikan doldu. Daha fazla bekleyemezdim. Çok istiyorsan çıkışta alışverişe gidebiliriz ve sana borcumu ödeyebilirim.”
Kendimi sıraya bıraktım. “İmkanı yok. Az önce Seungmin'le sözleştim.”
Can sıkkınlığı dolu bir oflama bıraktı. “Seni ilk görüşte kendine aşık edecek kadar güzel olan bu çocuğu kapımıza kadar gelmiş olmasına rağmen hâlâ görememiş oluşuma inanamıyorum.”
“Aşık değilim. Sadece arkadaşım.”
“Bildiğim kadarıyla ondan daha iyi arkadaşlarız ama planlarını yavaşça doldurmaya başladı.”
Yalvarır gibi baktım. “N'olur kıskanma. Beni tanıyorsun. Yalnız kalmak istemediğini söyledi ve beni bizzat o davet etti. Şu an birisiyle konuşmaya ihtiyacı var.”
Changbin başını salladı. “Doğru, sen de iyilik meleği olduğun için onu reddedemedin.”
“Beni bunun için yargılayamazsın. Hem neden reddedeyim ki?”
“Bak, yaptığında yanlış bir şey yok. Eşine rastlanamaz bir arkadaşsın ama sadece bir şey yaparken kendini de düşün, tamam mı?”
“Konu ne ara buraya geldi? Seungmin'le vakit geçirmek bana nasıl bir zarar verebilir ki kendimi düşünmem gereksin?”
“Minho, çocuktan hoşlanıyorsun.”
“Saçma sapan konuşma.”
“Ciddiyim.” derken sırada biraz öne uzandı ve bana yaklaştı. İstemsizce geri çekildim. “Sevgilisinden ayrıldığı için mutlu olmadığını söyleyemezsin.”
“Changbin, Seungmin şu an çok üzgün. Bu sevinebileceğim bir durum mu sence?”
“Aptal olduğun veya onu kendinden önce düşündüğün için, ki ikisi de aynı şey demek, farkında değilsin ama içten içe bu durum seni memnun etti çünkü artık önünde bir engel yok. Ona adım atarsan suçlu hissetmeyeceksin.”
“Ya ben Seungmin'le bir ilişki istemiyorum ki adım atayım.”
Sonunda heyecanı söndü ve geriye yaslandı. “Kendini kandırmaya devam et. Herhalde ondan hoşlandığını ancak çocuğun sevgilisi gelip sana aralarını yapman için yalvarırsa anlayacaksın.”
Güldüm. “Yok daha neler.”
İşin komik yanı benim lafımı bitirir bitirmez sınıfa Chan'ın girmesiydi.
(ó㉨ò)
06.04
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Treat You Better ;; 2Min
FanficSeungmin'e yardımcı olmak, artık Minho'ya zor geliyordu. 🌼 @wintrvante 'ye ithaf edilmiştir. | 2022 Eylül