• 7

176 27 4
                                    

Gözümü ayırmadan Chan'ı izlerken bir yandan neden buraya gelmiş olabileceğini tahmin etmeye çalışıyordum. Nihayet beni fark etti ve elini uzatarak kapıyı gösterdi. "Seninle biraz konuşabilir miyiz?"

Kısa bir an Changbin'le göz göze geldiğimizde neler olduğunu sorar gibi başını salladı ancak henüz ben de bilmiyorken ona bir şey söyleyemezdim. Chan'la birlikte kapıya yürüdüm ve sınıftan çıktık.

"Adım Chan." dedi Chan sınıftan biraz uzaklaştığımızda durup bana dönerek. "Seungmin'in arkadaşlarından biri olduğunu biliyorum. Az önce burada seninle konuşuyordu ve daha önce birkaç defa sizi görmüştüm. Dün otobüs durağında da seninle birlikteydi ve ona sarılmandan yakın olduğunuzu düşündüm."

Gözetlendiğimizi kesinlikle fark etmemiştim. "Ve neden buradasın?" diyerek kuşkuyla sordum. Herhalde bir daha ona yaklaşmamamı falan istemeyecekti.

Yani umarım.

"Seungmin'in sana benden bahsettiğine eminim. Bu sana güvendiği anlamına gelir. Senden onu benimle konuşmaya ikna etmeni istiyorum."

Şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırdım. "Bunu neden yapayım?"

"Onun mutlu olmasını istemiyor musun?"

"Seungmin'i gerçekten mutlu ettiğini düşünüyor musun, Chan?" Sorum bittiği anda duraksadım. Karışmak bana düşer miydi?

"Bırak da orasını ben düşüneyim. Sen sadece senden istediğim şeyi yap."

Bana emir vermesi bariz bir şekilde rahatsız ediciydi ancak ileride meydana gelebilecek herhangi bir barışma ihtimaline karşın Chan'la aramı bozmak istemiyordum. Yalnız yanlış yaptığı çok şey vardı. "Adımı bile bilmiyorsun."

Chan bu kısım aslında çok da umurunda değilmiş gibi gayet rahat bir tavırla, "Adın ne?" diye sordu.

"Minho."

"Peki, Minho, Seungmin'le benim için konuşacak mısın?"

"Hâlâ bunu neden yapmam gerektiğini anlamadım. Kötü bitirmediniz, değil mi? Dünden beri onu aramadığını söyledi. Neden onu direkt aramak yerine sanki o seninle konuşmak istemiyormuş gibi davranıyorsun ki?"

Artık iyiden iyiye canı sıkılmış gibi duruyordu. "Çok soru soruyorsun, Minho. Seungmin'i tanıyorum ve benimle konuşmak istemediğini biliyorum. Ben yapmak istesem bile bana olumlu bir dönüşte bulunmayacak."

Kafasında kurma seviyesi hayran olunasıydı.

"Gerçekten ne desem bilemiyorum."

Sabırsızca ayağını yere vurdu. "Konuşacak mısın?"

Burnumu sokmamakla Chan'a inanıp Seungmin'in iyi olacağına inanmak arasında gidip geldikten sonra kararımı Chan'dan yana verdim. Sonuçta ne olursa olsun Seungmin'in gerçekten hoşlandığı kişi oydu. Chan da her ne kadar Seungmin'i yanlış tanıdığını düşünüyor olsam da, ki bunu düşünmeye bile hakkım yoktu çünkü onlar daha uzun süredir tanışıyorlardı, ona aşık olmalıydı ki tanımadığı birini araya sokmak için gözünü karartmıştı.

"Tamam," diyerek gözlerimi yere çevirdim. "Konuşurum."

Bakışlarım tekrar Chan'ı bulduğunda hafifçe yana kıvrılan dudakları gözüme çarptı. "Teşekkür ederim. Bugün içinde halledersen iyi olur."

Konuşmanın bittiğini Chan'ın arkasını dönüp gitmesinden anladım. Onun hakkında ilk izlenimim pek de iyi olmamıştı. Seungmin'in bana anlattığı nazik, tatlı çocuktan farklıydı.

Kötü düşünmemeye çalıştım. Sonuçta o da sevgilisinden henüz ayrılmıştı ve onu sonsuza kadar kaybetmekten korkuyor olmalıydı. Anlayışla yaklaşmam gerekiyordu. Bu kadar huzursuz hissetmemeliydim.

Can sıkıntısına bu düşüncelerin dalgınlığı da eklenince zor bela sınıfa adımladım ve Changbin'in önündeki sıraya oturana kadar başımı yerden kaldırmadım. Bakışlarımı yavaşça yüzüne çıkardığımda beklenti dolu ifadesiyle derin bir nefes aldım. Yumruk yemiş gibi hissettiğim kesindi.

"Eee?"

"Ben senin şom ağzına tüküreyim."

Changbin şok içinde geriye çekildi. "Dalga geçiyorsun."

Gözlerimi kapattım. "Birincisi, korkutucusun. İkincisi, aralarını yapmamı istedi."

"Önümde ne zaman diz çökeceksin?"

"Rüyanda görürsün."

"Seungmin'le barışmasına yardım edecek misin?"

"Benden bugün onunla konuşmamı istiyor."

"Sorum bu değildi. Ona yardım edecek misin?"

Birkaç saniye sessiz kaldım. Kafam gerçekten çok doluydu ve şüphesiz bunda Chan'ın az önceki tavrından rahatsız oluşumun büyük etkisi vardı.

"Minho?"

"Bilmiyorum, Changbin." Yapacağım şey bana doğru gelmiyordu. "Seungmin'in öyle birini hak ettiğinden emin değilim."

"Sen mi karar veriyorsun buna? Neye dayanarak?"

"Chan'ın hareketleri çok rahatsız ediciydi."

"Bak, eğer sebep gerçekten buysa bir şey diyemem ama Seungmin'i kıskandığın için böyle düşünüyorsan-"

"Ben Seungmin'i kıskanmıyorum. Bu fikri tamamen unut. Ondan hoşlanmıyorum. Sadece arkadaşım, o kadar. Bana ihtiyacı olduğu için onun yanında oluyorum ve bundan fazlası yok. Eğer ondan hoşlanıyor olsaydım Chan'ın yardım isteğini geri çevirirdim."

Yine de çevirmezdim. Changbin de bunu biliyordu.

Beni şaşırtarak ağzına fermuar çekermiş gibi yaptı. "Sen bu konuyu benimle dürüstçe veya farkındalıkla konuşana kadar başka bir şey söylemeyeceğim. Yalnızca seni bir şey için uyarmama izin ver. Seungmin'e fazla kapılıp da antrenmanlarını aksatma. Bugün de programın vardı diye hatırlıyorum."

Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Takımı kendi haline bırakırım. Yarın da yapabiliriz."

Changbin gayet rahat bir tavırla arkasına yaslandı. "Dakika bir gol bir."

(ó㉨ò)

8.4

Treat You Better ;; 2MinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin