• 23

102 23 6
                                    

“Günaydınlar!” Seungmin neşeyle selam verdiğinde gülümsedim. Günüm işte şimdi aymıştı.

“Bu enerjini neye borçluyuz?” diyerek evimin merdivenlerinden indim ve yanına ilerledim.

“Güzel bir sabah, hayatımda pürüz yok. Bugün kendimi daha iyi hissediyorum.”

Bir önceki gün Chan'la aramda geçen muhabbetten dolayı Seungmin'i onunla konuşmaya ikna etmem gerekiyordu ancak bunu biraz erteleyebileceğimi düşündüm. Her mutlu olduğunda Chan yüzünden tekrar tekrar üzülmesinden ben de sıkılmıştım.

“Üstelik çıkışta tenisçilerinle beraber vakit geçireceğiz. Aramızda kalsın, kendi arkadaşlarımdan daha çok seviyorum onları.” Ben şaşırarak ona döndüğümde kıkırdadı. “Kıskanma. İyi insanlarla arkadaşsın. Changbin'le de tanışmak için sabırsızlanıyorum.”

Onu böyle keyifli görmek çok hoşuma gidiyordu. Birlikte okula yürürken neredeyse zıplayarak adım atıyordu. Tıpkı geçen günkü gibi yüzü solgundu ve dokunsam kırılacakmış gibi bir hali vardı ancak uzun süre sonra bu kadar enerji dolu olması geri kalan her şeyi görmezden gelmemizi sağlayabilirdi.

“Dün çıkışta kendime yeni bir tuval aldım. Baban için yeni bir tablo yapacağım. Henüz ne yapacağıma karar vermedim. Belki bir kuş çizebilirim. Ya da soyut bir şey denemem hoş olur mu? Hey, babanın fotoğrafı var mı? Belki onu çizmemi ister.”

Nefes almadan konuşmaya devam ederken güldüm ve elimi kaldırdım. “Bekle, bekle. Seungmin, daha ilk tabloyu vermeden ikinciyi mi yapacaksın? Bir tane yeterliydi.”

Seungmin kısık gözlerini gözlerime dokundurdu. “Ben de senin için bir şey yapmak istiyorum. Babana tablo hediye etmem herhalde hoşuna gider.”

Bu telaşlı halinin bile ne kadar hoşuma gittiğinden haberi yoktu.

Bir elimi omzuna koydum ve bakışlarım adımlarımızdayken uyumlu yürümeye çalıştım. “Yeni tuvalini kendin için kullan. Elbette memnun oluruz bize resim yapmandan ancak bir anda tüm ilhamını bizim için kullanma.”

Seungmin başını salladı. Birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra “Gelecekte her günümün sadece resim çizerek geçmesini istiyorum.” diye mırıldandı. “Sabahtan akşama kadar bir şeyler karalayacağım.”

“Bu çok tatlı bir hayal.” Söylediğimde samimiydim. Daha önce böyle bir hayali olduğundan bahsetmemişti.

“Biliyor musun, Minho... Chan daha önce resimlerimi hiç gerektiği gibi takdir etmemişti. Pazar akşamı eve döndükten sonra odama girdim ve tüm çizimlerimi teker teker inceledim. Sanki küçük fısıldaşmalar duydum. Her bir kağıt benden kendilerine yeni bir tane daha eklememi rica ediyordu. Ellerimi penceremi arkaya alarak havaya kaldırdım, ellerim parlıyormuş gibi göründü. Onlara yeterince değer vermediğimi fark ettim. Eğer bir yeteneğim varsa üzerine gitmem gerektiğini düşündüm. Odamdaki bütün kalemler, kağıtlar, defterler ve tablolar gürültülü bir tezahüratı bana sessizce sunuyor gibiydiler. Hepsinin benden istediği şey aynıydı.”

Söyledikleri beni hayrete düşürmüştü. Seungmin gerçekten de hayal gücü geniş birisi olmalıydı, o ana dek hiç böyle konuşmamıştı ve bunun çevresinden kaynaklı olduğunu anlamıştım. Onu daha fazla cesaretlendirmem gerektiği ortadaydı.

“Her neyse, bu yüzden hemen gidip bir tuval daha satın aldım. Üzerine boyamak için neler neler hayal ettiğimi tahmin dahi edemezsin.” İşaret parmağını havaya kaldırdı ve keyifle devam etti. “Beynimde bir anda şimşek çakacak, o an neyin doğru hissettirdiğini anlayacağım ve çizmek için koşa koşa tuvalin başına gideceğim.”

Treat You Better ;; 2MinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin