Playlist: Nick Jonas- Chains
"Her gün beni yavaş yavaş öldüren adam," dedi naifce" bugün bana yaşadığımı hissettiriyorsun."
Bedenimin ağırlığı üzerinde bulunduğum yatağa bile fazla gelirken kendimi bir buzun içinde kalıplaşmış gibi hissetmekten alı koyamıyordum. Göz kapaklarım bir saat önce güneş ışınlarına karşı olan savaşı kaybedip açılmış olmasına rağmen uykunun getirdiği bu halsizliği üzerimden atamıyordum.
Tam olarak ölü gibi hissediyordum. Dün gece Azraille dans ettiğimi varsayarsak böyle hissetmem normaldi. Ama bu yorgunluk neredeyse ölüyor olmamdan çok sabaha kadar beynimde fink atan düşüncelerden ve o korkunç anı defalarca yaşamamı sağlayan kabuslardan kaynaklanıyordu.
Yaşadığımı kendime kanıtlamak ister gibi derin bir nefes aldım ve ıslak saçlarımdan dolayı nemli olan yastıktan güc bela kaldırdım başımı. Yere düşmüş olan yorgana kısa bir bakış atıp ayaklarımı soğuk zeminle buluşturdum. Üşüyordum. Çok fazla üşüyordum. Bu ne soğuk zeminden kaynaklanıyordu ne de Savaş'ın sigara içmek için açtığı pencereden. İçimde en ucra köşeler cayır cayır yanarken soğuktan titreyen ellerime anlam veremiyordum. Ellerimi kucağımda toplayarak gözlerimi odada gezdirdim.
Savaş yoktu. Olmasını da beklemiyordum zaten. Sigara paketi bittiği zaman terketmişti odayı ve bir daha dönmedi. Ben de bir daha uyuyamadım zaten.
Kafamı sağa çevirip yatağın karşısında ki televizyona baktım. İki haftadan fazladır bu evdeydim ve bir televizyon olduğunu yeni farketmiştim. Kendime bu odaya ilk defa girdiğimi hatırlattım ve ayağa kalktım. İlk saniyeler başım dönsede umursamadan banyo olduğunu düşündüğüm kapıya doğru ilerledim.
Kapıyı açtığımda beyaz fayanslarla döşenmiş eski, küçük bir banyoyla karşılaştım. Beyazdan nefret ettiğimi bir kez daha hissettim.
Banyonun yarısını geniş bir küvet kaplıyordu. Işığı açmaya gerek duymadan lavaboya doğru ilerledim ve yüzümü yıkamak için çeşmeyi açtım. Hızla akan suyun sesi kulaklarıma iliştiğinde elim musluğun üzerinde donup kaldı. İçimde tanıdık korku yine bedenimi sardığında korkuyla yutkundum. Akan suya doğru elimi yavaşça götürdüğümde bedenim kasıldı. Beynimde dün geceki anılar sürekli kendini tekrarlarken elimi hırsla lavaboya vurdum. Kendime olan hıncımı lavabodan çıkarmak istermiş gibi sert darbelerle vuruyordum. Yine olmuştu işte. Uzun zaman önce zar zor bastırabildiğim korkum yine gün yüzüne çıkıp bana eziyet ediyordu. Derin nefesler aldıkca su yutuyormuş gibi hissediyordum. Aldığım her nefeste ölmek boğazıma sarılıp kendimi nefessiz bırakma düşüncesine itiyordu beni.
Yüzgeçleri olmayan bir balık gibi hissediyordum. Suya mahküm olup yüzemeyen aptal bir balık.
Yorulduğumda ve elim kızardığında durdum. Boğazıma düğümlenen çığlıklar var. Ağzımdan dökülen fısıltılara direnemeyecek kadar zayıf, annemin kulaklarımı dolduran alaycı kahkahasını bastıramayacak kadar sessiz çığlıklar. İçimde kaldıkça boğazımı parçalayan çığlıklar.
"Almina?" Savaş'ın sesi dün gece olduğu gibi her şeyi susturdu yine.
Kafamı açık olan kapının önünde dikilip lavaboyu parçalayacakmış gibi sıkan ellerime bakan Savaş'a çevirdim. Siyah gözleri yüzüme bakmakmazken bende bakışlarımı kandan gözükmeyen eline indirdim. Kan damlaları beyaz fayansa renk katarken anlamsızca yüzüne baktım tekrardan. Bana bakıyordu. Yüzünde acı çeken bir ifade aradım ama yoktu.
Hemen yanda asılı duran beyaz el havlusunu alarak açık olan çeşmeye tuttum. Havlu biraz ıslandığında kapının önünde dikilen Savaş'a doğru yürüdüm. Titreyen ve vurmaktan kızarmış olan elimi havlunun ardına gizledim. Islak olan ucunu Savaş'ın kanlı eline değdirdim. Sessizliğinden ve ifadesiz yüz hatlarından güc alıp elini tutup kaldırdım ve canını acıtmaktan korkarca elindeki kanı silmeye başladım. Elindeki kanlar beyaz havluyu kırmızıya boyadığında eli temizlenmişti ve soyulmuş yaralı eklemleri ortaya çıkmıştı. Ellerini tamamını kaplayan kanın bir kaç sıyrıktan çıkamayacağını düşünüp elinde derin bir kesik aradım ama yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİL
Teen Fiction"Bana ölmeyi öğret bu gece adam. İlmiği boynuma değilde ruhuma geçireyim, bitsin bu ızdarap dolu yalnızlık." İçimde ruhum çığlık çığlığa yalvarırken dudaklarımdan dökülen acı dolu bir fısıltı oldu. Namluyu anlımdan çekerek kendi şakağına dayadı bu...