"Pişmanlık ve suçluluk duygusunun esiriydim artık. İnsanlardan köşe bucak kaçtım. Tek tesellim yalnızlıktı; derin, kapkaranlık, ölüm gibi bir yalnızlık. "
-frankenstein ,mary shelley
Kirli vitrin camına düşen aksi yansımamı saklamak ister gibi kaldırımda bir adım geriye gittim. Sonbaharın soğuk rüzgarı bedenimi teğet geçip uzaklaşırken ardından bir kaç arsız saç tutamınıda uçuruyordu. Gözlerim karışımdaki yansımama dalmışken bunu umursamadım. Kızıla çalan kahve rengi saç tutamları dağınık bir şekilde omuzlarımın üzerinde duruyordu. Soğuktan kırmızılaşan burnum komik duruyordu. Burnumdan sonra yanaklarımı istila eden kırmızılığı saçlarımla saklıyorken yeşilin koyu bir tonuna sahip gözlerim ve donuk ruhumu yansıtan donuk bakışlarım bütün sıradanlığıyla vitrin camına yansıyordu. Çoğu zaman başka biri olarak doğmayı çok istedim. Başka biri olmayı. Güldüğünde sağ yanağında gamzesi çıkan ve gülmenin yakıştığı liseli güzel bir kız olmak isterdim. Ya da ailesini tek göz ağrı o çok sevilen çocuklardan biri olmayı isterdim.Hayatta hep bir amacı olan insanlardan biri olmak İsterdim. Hatta bazen mutlu bir ailenin o tembel evcil kedisi olmayı bile diledim. Üzerimde o kadar ilginin nasıl duracağını hep merak etmişimdir. Ama hayellerimin hiç birinde her konuda kaybetmiş zayıf bir kız olmak yoktu. Mutsuzluğa alışmış o sıradan insanlardan olmak istemesemde karşımdaki vitrin camı olduğum şeyi bütün çıplaklığıyla yansıtıyordu.
Camda görünen başka bir yansımayla bakışlarımı benden oldukça uzun duran siyahlar içindeki yansımaya verdim. Savaş yanımda durmuş benim yaptığım gibi cama bakıyordu. Gözlerimi tekrar kendi sıradan yansımama verdim.
"Öğrendin mi?" diye sordum.
"Cinayetin üzeri kapatılmış. Ne basın ne de Sadık Ayer'in yakın dostları ve İstanbul'un ileri gelenleri Sadığın ölümünün bir cinayet olduğunu bilmiyor. Basit bir kalp krizi olarak hastane raporlarına geçmiş." dedi buz gibi bir sesle.
Bir zamanlar önemli adamlara çalışmış önemli bir avukat öldürüldü ve kimse bunu umursamıyordu. Herkes kendi çıkarlarına göre hareket ediyordu ve ölen bir adam kimsenin umrunda değildi. Zengin bir adamın ünü ancak o hayattayken olurdu. Ölü bir cesete kimse saygı duymaz.
"Cinayetin üzerini kim kapatmış ?" diye sordum. Cevabını zaten biliyordum ama yanlış bir tahminde bulunmayı umarak vereceği cevabı bekledim.
"Baban cinayetin üzerini örtmüş ama hala cinayetten aranıyorsun. Baban sadece ününü kurtarmış. Küçük kızını değil." dediğinde karşımdaki yansımamdan yüzüme düşen hayalkırıklığını görebiliyordum. Bunu zaten bekliyordum ama başka birinin ağzından duymak beni utandırmıştı. Hangi evlat bunu duymak ister ki? Üzerimde fazlalık gibi duran montun içinde dahada küçüldüm.
"Bu yüzden beni seçtin değil mi? " günlerdir beynimi kemiren düşünceleri dile getirdiğimde sesimdeki hayal kırıklığımı gizlemek için sinirli bir ton tutturmaya çalıştım ama Savaş bunu fark etmişti.
"Etrafımda zengin bir babaya sahip tek saf kız sendin Almina." dediğinde ikinci hayal kırıklığımı yaşadım. Parça parça dökülüyordum sanki.
"Ama ters tepti ve planın istediğin gibi gitmedi. Zengin babası tarafından umursanmayan saf bir kız denk geldin ve cinayetin üzerini örtemedin." söylediğim kelimeler cama carpıp bana batıyordu sanki. Kendi kelimlerimle kendimi yaralıyordum.
Savaş olduğu yerden harekete geçip sırtıni vitrine yasladı. Önümde durduğu için kendi yansımamı göremiyordum ama bakışlarımı başka yöne çevirmek yerine yüzüne baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİL
Teen Fiction"Bana ölmeyi öğret bu gece adam. İlmiği boynuma değilde ruhuma geçireyim, bitsin bu ızdarap dolu yalnızlık." İçimde ruhum çığlık çığlığa yalvarırken dudaklarımdan dökülen acı dolu bir fısıltı oldu. Namluyu anlımdan çekerek kendi şakağına dayadı bu...