Bu bölüm her şeyin odak noktası. Asıl olaya bu bölümde girdim. Aklınızda fazla soru işareti kalmış olabilir. Gelecek bölümlerde her şeyi daha iyi anlayacaksınız.Oy ve yorum yaparsınız çok sevinirim. Bölüm hakkındaki görüşlerinizi bekliyorum. iyi okumalar.
Mediada hikayenin tanıtım videosu var.
"Yalnız bir şeye dayanmak artık benim için mümkün değil: her şeyi kafamda yalnız başıma saklayamayacağım. Söylemek, bir şeyler, birçok şeyler anlatmak istiyorum... Kime?... Şu koskoca dünyada benim kadar yapayalnız dolaşan bir insan daha var mı acaba? Kime, ne anlatabilirim?"
Sabahattin Ali - Kürk Mantolu MadonnaBazı zamanlar vardır. Bu gereksiz dünyada kendimizi gereksiz hissettiğimiz zamanlar. Çoğumuz yaşamak için yaşıyoruz ve birisinin gelip bizi özel hissettirmesine ihtiyaç duyarız. Mutlu olmak için her zaman başkasına ihtiyaç duyarız çünkü o özel kişinin bize hissetirebileciği güven ve huzur duygusuna muhtacız. Hiç bir zaman tek başımaza mutlu olamayız. 19 yıllık hayatımda şunu iyi anladım ki yalnızlık insana mutluluk vermiyor. Öyle olmasını çok isterdim çünkü çoğu zaman elimde olan tek şey bu. Ama işin komik yanı şu ki yalnızlık insana mutsuzlukta vermiyor. Etraftaki kalabalığın seni mutlu etmesine izin vermiyorsun ama onların seni mutsuz etmesine de izin vermiyorsun. İşin kolayına kaçıp hiç bir şey hissetmiyoruz. Bir korkak gibi yaşıyoruz.
Korkak ve zavallı. Kendimi tanıtmam gerekseydi bu iki kelime yeterli olurdu. Tenimin altında bir korkak saklayan zavallıyım. Fazlası değil.
Kahve fincanın karışık desenlerini incelerken kendi iç dünyamda zavallılığımı tartışıyordum. Arada bir kafamı kaldırıp karşımda oturan Begüm'ün dediklerine kafamı sallayıp onu dinlediğimi belirtiyordum. Kendi içimde yaptığım zavallı konuşması Begüm'ün konuşmasından daha çok ilgimi çekiyordu çünkü.
"Ailem üniversitenin ilk yılından bu kadar rahat davranmama aşırı tepkili. Hala geçen sene ki sınav stresini üzerlerinden atamadılar." önündeki keki çatalıyla bölerken kafasını kaldırıp kahverengi gözleriyle bana baktı.
" Sınav stresi bizden çok onları vurmuştu sanırım ." elimdeki fincanı incelemeyi bırakıp ona cevap verdim. Geçen sene ne zorluklar çektiğimi hatırladığımda yüzümü buruşturdum.
"Kesinlikle. Her neyse. Bu gün ki randevun nasıl geçti. "
" Her zaman ki gibiydi işte güzel bir yanı yoktu. Sorunlarımdan bahsetip çıktım. " dedim umursamaz bir tonda. umursamıyordum zaten.
Telefonumun mesaj sesiyle Begüm'ü dinlemeyi bıraktım. Yan sandalyeye uzanıp çantamdan telefonumu çıkardım. Mesajı gönderen numara rehberimde kayıtlı değildi.
" Cafenin karşısındayım. yanıma gel. Son iyilik borcunu Ödemenin zamanı geldi. -Savaş" mesajı okuduktan sonra kafamı kaldırıp cafenin camından karşıya baktım. karşıda kaldırımda siyahlar içinde ki Savaş'ı görmemle kaşlarım çatıldı. Telefon numaramı nereden bulmuştu?
Telefonu aldığım yere koyup çantamı koluma asıp ayağa kalktım. Karşımda bana şaşkınlıkla bakan ve açıklama bekleyen Begüm'ü farkedince konuşmaya başladım.
"Gitmem gerek. Sonra yine buluşuruz."
"Ama-" konuşmasına izin vermeden araya girdim.
" Görüşürüz." diyip hızlı adımlarla cafeden çıktım. Karşıdan karşıya geçip Savaş'ın olduğu yere doğru ilerledim. Yanına vardığımda karşısında dikildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİL
Teen Fiction"Bana ölmeyi öğret bu gece adam. İlmiği boynuma değilde ruhuma geçireyim, bitsin bu ızdarap dolu yalnızlık." İçimde ruhum çığlık çığlığa yalvarırken dudaklarımdan dökülen acı dolu bir fısıltı oldu. Namluyu anlımdan çekerek kendi şakağına dayadı bu...