"İnsanların arasında da yalnızdır insan."
-Küçük PrensGöz kapaklarıma vuran cılız güneş ışınları uykumu bölüp beni rahatsız ediyordu. Perdesi açık kirli cama arkamı dönmek için hamle yaptığımda başıma saplanan acıyla gözlerim hızla açıldı. Acı bütün başımı ele geçirdiğinde hafifçe doğruldum. Elimle başımı tutup ağrının kaynağını aradım ama ağrı her saniye dahada fazla yayılıyordu. Gözlerim hala yarı kapalıydı ve bedenim günlerce koşmuş gibi yorgundu.
Biraz daha doğrulup sırtımı koltuğun sert koşesine dayadım. Salondaki manzarayı görmemle gözlerim tamamen açıldı. Etraf harabeye dönmüştü. Her yer bitmiş içki şişeleri ve sigara izmaritleriyle doluydu. Şişelerin bir çoğu kırılmıştı ve cam parçaları etrafa saçılmıştı. Sanki küçük salonda büyük bir yılbaşı partisi verilmiş gibi duruyordu. Dün gece ne olduğunu tekrardan gözden geçirdim. En son Savaş'ın yaralarımı temizlediğini hatırlıyordum ve sonra... Olanları hatırlamamla elim direk karnıma gitti. Resmen üzerimde sigara gezdirip beni yakmıştı şerefsiz. Rengi değişmiş olan tişörtü sıyırdım. Kurumuş kan izleri ve sigarayla yakılmış yaralar görmeyi beklerken beyaz bir sargı bezi görmek beni afallattı. Yaralarımı sardığımı hatırlamıyorum. Koltukta oturur vaziyete gelerek başımı avuçlarıma dayadım. Savaşla konuştuğumuzuda hatırlıyorum. Daha sonra bana içki verdiğini. Kaşlarımı çatarak hatırlamaya devam ettim. Elindeki şişeyi hiç itiraz etmeden içmiştim. Dün akşam bu düşünce ne kadar iyi geldiysede şuan iğrenç görünüyordu. Üstelik çok fena sarhoş olmuştum. Daha ilk şişeyi bitirmeden kendimden geçmiştim. Hem içiyordum hemde yanımda oturan Savaş'a ağıza alınmayacak hakaretleri söylüyordum. Ona bağırıp çağırıyordum. Sinir krizi geçirip duvarda şişe patlattım ve sabaha kadar Savaş'ın yanında ağladım. İşin garip kısmı ise Savaş'ın hiç bir şey yapmaması. Ona bağırdım küfür ettim ve kafasına şişe fırlatmaya çalıştım ama o sadece tepkisizce elindeki sigarayla bana eşlik etti. Saatlerce yanında rezil bir halde ağladım ve Savaş beni susturmadı yada tesellide etmedi. Sadece beni kendisine çekip omuzunda ağlamama izin vermişti. Sanki ağlamak kötü bir şeymiş gibi kafamı omuzuna gömerek bunu gizlememi sağladı. Sabaha karşı onun omuzunda sızdığımı hatırlıyordum. Ellerimle saçlarımı çektim. Zaten ağrıdan zonklayan başım saç diplerime uygaladığım baskıyla dahada şiddetlendi. Şuan çok kötü hissediyorum ve rezil bir durumdayım.
Aniden kasılan midem yüzünden hemen ayaklandım. Ayağıma giren cam kırıklarını umursamadan banyoya koştum. Klozetin kapağını açıp dizlerimin üzerine çöktüm. Dün akşam içtiğim bütün içkileri çıkarmıştım. Ayağa kalktığımda midem hala bulanıyordu. Musluğu açıp yüzüme defalarca su çarptım. Ağzımdaki iğrenç tadı atabilmek için ağzımıda yıkadım. Musluğu kapattığımda banyonun ıslak olduğunu farkettim. Biri yeni duş almıştı. Buda Savaş evde demek oluyordu. Kapının aniden çalınmasıyla yerimden sıçradım.
"Almina?" kapının arkasında Savaş'ın sesin duydum. Ne diyeceğimi bilemediğim için sustum.
"İyi misin ? " tekrardan daha sert bir şekilde seslendiğinde susmanın çok mantıksız olduğunu anlayıp kapıya yanaşarak cevap verdim.
"Ben iyiyim." dedim. Sesim hala uykulu çıkıyordu.
"Peki öyleyse çık artık şu lanet banyodan. Gitmemiz gerek. "
Kapıyı aralayarak ona baktım. Kapının yanında omuzlarını kapı eşiğine dayamış sıkkın bir yüz ifadesiyle bana bakıyordu. Kapının önünden çekilip geçmem için yer açtığında bekletmeden çıktım banyodan.
"Nereye gideceğiz?" diye sordum. Ağzımdaki o iğrenc tad çoktan gecmişti.
" Ufak bir işimiz var kısa bir süre sonra burayı terk edeceğiz. Hazırlık yapmamız gerekiyor. " burayı terk edeceğimizi duyduğumda kalbimin üzerine taş konulmuş gibi hissettim. Buradan tamamen gitmek İstanbul'daki bütün anılarımı terketmek demekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİL
Teen Fiction"Bana ölmeyi öğret bu gece adam. İlmiği boynuma değilde ruhuma geçireyim, bitsin bu ızdarap dolu yalnızlık." İçimde ruhum çığlık çığlığa yalvarırken dudaklarımdan dökülen acı dolu bir fısıltı oldu. Namluyu anlımdan çekerek kendi şakağına dayadı bu...