34.Bölüm

11 3 1
                                    

Beklenilen an ve zamana şu dakika içinde ulaşmış bulunuyordum. Poker ile büyüyen ben rahattım ama adamlar beklenilmicek şekilde benden daha rahat takılıyorlardı. Bu halleri beni hiç ilgilendirmezdi, ben istediğim parayı alır çekilirdim çünkü...

Kartlar dağıtıldı. Önümdeki iki kart gayet iyiydi. Maça 8 ve Maça Ası vardı elimde kartların arasından en ideali maça olabilirdi. Karo fazla lüks, kupa geçer not alır ama sinek her zaman ezilen gruptu. Maça üstünlük demekti benim için; lükse gelemez ama aşağıda kalamazdım.

Önüme açılan ilk üç karta baktım ikisi maça biri kupa'ydı paralar yükseltildi rest çekmek bana yakışırdı. Çektimde....

İki kişinin pas demesi sonucu bir kart daha açıldı bu kart 'da sinek 4 'dü son kart'a kalmıştım maça gelirse kazanan büyük ihtimal ben olurdum. Çünkü flush (floş) yapmış olucaktım. Parayı biraz daha yükseltip çipleri ilerlettim adamlar bana kısık gözlerle bakıyordu. Belkide blöf yaptığımı düşünüyorlardı. Açılan son kart buna karar verirdi ve açılan kart Maça kızı'ydı.

Kazanan bendim...

Birkaç tur daha döndük ve paralar'ın çoğunu ben topladım. Yüzümü okuyamazlardı, çünkü ;bu benim işimdi. Ben herkesin yüz hareket ve mimiklerini bilirdim ama onlar tahmin bile edemezlerdi.

"Tebrik ederim beyefendi... Sizi ilk defa buralarda görüyorum, adınız ne? " masadaki soruyu soran adam büyük ihtimalle kumarhanedeki yeni insanları teftiş eden kişiydi. Aklıma gelen ilk cevapları verip geçtim ama adımı aöyleyemezdim.

"Adımı söylemem genelde ama lakabım hayalet olarak bilinir... Bilmem duydunuz mu? "

"Yok duymadım, demekki önemli biri değilsiniz... Sizi fazla büyütmüşüm gözümde"

"Ben sizi , sizin aksinize hiç büyütemedim gözümde... Önüme atılan,işe yaramaz biri gibi geldiniz de bana " dediğimde yüzündeki değişen ifadeyi salise salisesine izledim. Boran Karaca olmanın bir iyi yanı varsa oda buydu işte... Hazır cevaptım ben, fazla düşünmez ağzıma gelen ilk şeyi söylerdim genelde ve hep haklı olan bendim.

"Pe-" cümlesini tamamlayamayan adam çalan telefonuyla öfkeli bakışlarını üzerimden çekmişti. Beyaz tenli bir arkadaş olduğu için yer yer kızarmalarda olmuştu tabii... "Tamamdır abi, getiriyorum" dediğinde benden bahsettiklerini anladım.
"Yürü!...patron seni çağırıyor"hiçbir mimik göstermeden masadan kalkıp çeketimin yaka kısımlarını düzelttim.

İlerdeki duvarla aynı renk olan gizli bir kapı açtı. Burayı baskın yeme durumunda üstlerin saklanabilceği bir alan olarak kullanırlardı. İlerledik uzun ve kasvetli yolun sonu lacivert bir kapıya açıldı. Fazla çavcavlı bir mekandı bana göre ama işime odaklanmayı tercih ettim. Kapı açıldı sandalye arkaya dönüktü. İlerledim ve ilk bulduğum boş koltuğa oturdum. Beni getiren adam bu rahatlığım karşısında daha da gerilmişti bu hali çok hoşuma gitti. Adam hala kırmızı duran yüzüyle kapıyı kapattı.

"Namınızı duydum, ikidir anılır oldunuz buralarda " diyen kişi koltukta oturan patron olmalıydı. "Lakabınızın hayalet olduğu kadar varmışsınız ama emin olduğum birşey varsa bence bu lakabı siz koymadınız... Hayalet, biraz saçma doğrusu"

"Aslında doğru tespit beni görenler adımı bilirse yayılan lakabımı bilmez, lakabımı bilen zaten beni görmemiştir...illaki bir lakap koyucak olsam Alfa falan derdim , hayalet'de beni yansıtır aslında gizli ve görülmez... Sonuçta; şimdi beni gören ve yayılan lakabımı bilen siz bile adıma hakim olamıcaksınız... Birazda kırıcı olan bu tabii sizin açınızdan, benlik yine bir sorun yok" diyerek bir ayak bileğimi dizimin üzerine denk getirip yayılabildiğim kadar yayıldım."Bir ikramda falan bulunursunuz heralde, misafirperverliğiniz berbat! "dediğimde sabrı taşmış gibi koltuğunu hareket ettirip yüzünü bana doğru döndü. O sırada dudaklarımın yukarı doğru kıvrılmasına engel olamadım. Taslakta ki planı başlattığımız an bu andı.

Kara SızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin