56

72 5 0
                                    

Bir süre daha muhabbet ettikten sonra Lavin su getirmek için kalkmıştı yanımdan. Sanırım durumumu rapor etmekle meşguldü ki baya olmuştu gideli. Elinde bir bardak suyla yanıma gelmeye başladığında tebessüm edip almıştım. Bir kaç yudum içtiğimde sırıtarak konuşmaya başlamıştım.

"Kime rapor ettin beni canım. Merzat'a mı yoksa Pusat'a mı?"

Gülümsediğinde kollarını birleştirip geriye doğru yaslanmıştı.

"Pusat'a söylememe gerek yok aşkom. Ben Pusat'ı arasam , bana seninle ilgili benden daha çok bilgi verir yemin ederim. Merzat soruyor da ona söylüyorum endişelenmemesi için."

Gülerek başımı salladığımda birden aklıma gelen şeyle suratım değişmişti. Lavin anlamasın diye suratımı eski haline getirip konuşmaya başladığımda elindeki telefonu bırakıp bana çevirmişti yüzünü.

"Vurulduğumda üstümdeki kıyafetleri nereye koydular Lavin?"

Suratı birden ciddileştiğinde konuşmaya başlamıştı.

"Aşkım aşağıdaki depoya götürdü bizim çocuklar. Atılacak eşyaların arasındalar. Pusat dokunulmasına izin vermedi. Sen neden sordun ki şimdi o eşyaları?"

"Ceket, o ceketi istiyorum Lavin."

Lavin şaşırmış bir ifadeyle suratıma baktığında sağ elimi ellerinin arasına almıştı.

"Birtanem bir daha mı düşünsen acaba. Hissettirecekleri seni sarsabilir. Hiç almayalım onu oradan. Yenisini alayım ben sana, olmaz mı canım?"

Eğilip Lavin'in yanağından öptüğümde tebessüm etmeye zorlamıştım kendimi.

"Lavin beni kırma olur mu. O ceketi istiyorum lütfen."

Başını salladığında ayağa kalkıp kapıdaki çocuklardan birinin yanına gitmişti. Çok geçmeden yanıma geldiğinde konuşarak oturmuştu yanıma.

"Emre'ye söyledim alır gelir şimdi."

Başımı olumlu anlamda salladığımda aşağıya doğru inen merdivenlerden Emre'nin çıktığını gördüğüm gibi ayağa kalkmıştım.

"Ben biraz dinlenmek için odama çıkacağım Lavin."

"Ben de geleyim seninle canım."

Konuşurken aynı zamanda ayağa kalktığında Emre başını eğip ceketi elime verdiği gibi kapıdan çıkmıştı.

"Gerek yok Lavin. Hem sürekli böyle olmaz sende biliyorsun. Alışmam lazım."

İsteksiz bir şekilde başını salladığında Ecevit ve Yaman'a seslenmişti. Tam merdivenlerden çıkarken koşarak yanıma geldiklerinde tebessüm ederek kollarına girmiştim.

"Ecevit sen neden söz dinlemiyorsun acaba. Lütfen biraz gidip dinlen."

"Gazel bunu yüz kere konuştuk, lütfen."

Ecevit vurulduğum için kendini suçluyordu. Daha önce yetişemediği için , beni ve bebeğimi koruyamadığı için kendini affedemiyordu. Bu yüzden dinlenmeyi kendine yasak olarak görüyordu. Yüz kere konuşmuştum ama bir türlü ikna edemiyordum kendisini.

Kapımın önüne doğru geldiğimizde olduğum yerde durup yüzümü Ecevit'e çevirmiştim.

"Sen olmasaydın ben ölmüştüm Ecevit. Neden bunu anlamak istemiyorsun. Başıma gelenlerin suçlusu sen değilsin tamam mı. Sen vurulduğunda bile beni düşünüyordun. O telefonu almış olmasaydın ikimizi de bulamazlardı. Anla artık bunu kardeşim , lütfen kendine de bana da eziyet etme."

Gözünden bir damla yaş düştüğünde anında eliyle silmişti. Yüzü öyle ifadesiz ve sertti ki o bir damla yaş düşmeseydi ağladığını asla anlamazdım.

Özgürlüğe DüşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin