37.Haksız mıyım?

9 4 5
                                    

İstemeden bir ay geçmişti. Yağmur heyecanlıydı düğüne bir hafta kalmıştı. Sürekli alışveriş yapıyordu. Atlası da peşinden sürüklüyordu. Atlas tüm işini gücünü bırakmış onunla ilgileniyordu. Kurt ve ben evlenmeyi yine düşünüyoruz ama birbirimize güvenmemekt ısrarcıyız. Malikanedeydik. Kahvaltı yapıyorduk. Berrin hanım tekrar Londra'ya dönmüştü. İşlerini bırakmamak için. Kurt her zamanki gibi masanın başında. Pars Karayelin yerinde oturmuştu. Berin hanım oğlunu kocasına çok benzetiyordu. Fotoğraflardan gördüğüme göre Kurt gerçekten de babasına çok benziyordu. Aynı bakış aynı hırs aynı öfke vardı ikisinin de gözlerinde. Sadece Kurt merhametliyi. En azından bana karşı. Tam karşımda Yağmur ve yanında Atlas oturuyordu. Artık tüm zamanlar Atlas'ta bizdeydi. "Yenge gözünü seveyim Yağmurla bu gün alışverişe sen git. İşler kaldı."diye söylendi Atlas. Kurt yine çok sessizdi. Acaba yine ne düşünüyordu istemede onu arayanın kim olduğunu sormamıştım. Daha doğrusu sormaya cesaret edemedim. Tepkisini bilmiyorum belki sakin bir tepki verirdi belki de sert çıkardı. "Tamam giderim sorun yok"dedim gülerek. Kurt'a baktım hala hiç konuşmuyor ve tepki dahi vermeden yemeğini yiyordu. Masanın üstündeki elini tuttum. "İyi misin?"dedim. Bakışları beni buldu. Bir şeye canı sıkıldığı ortadaydı. "İyiyim"diye kısa bir cevap verdi. "Abi gerçekten iyi görünmüyorsun"dedi Yağmur. "Güzelim sen düğününe odaklan beni boş ver "dedi Kurt. Yağmur bir şey demedi. "Sende bıktın hemen benden ya daha evlenmedik bile"dedi Yağmur. Atlas sahte şaşkın bir ifadeye kapıldı. "Ben mi senden bıktım? Ölüyorum kızım senin uğruna! Bir de bıktın diyor. Bir aydır peşinde koşuyorum tüm gün."dedi Atlas gülerek. Yağmurun yanağını sıkıp dudağından öptü. Gözlerim irileşti. Kurt'un yanında yapılmaması gereken şeydi. "Bokun çıkarma Atlas!"diye uyardı Kurt. Kıkırdadım. Kurt ayağa kalktı. "Biraz işlerim var onları halledip döneceğim güzelim"diyip saçlarıma öpücük bıraktı Kurt. "Tamam"dedim. "Atlas sen benimle gel"dedi Kurt. "Tamam gelicem"diye kısa bir cevap verdi.

***

Akşam olmuştu. Tekrar malikaneye dönmüştüm. Yağmur ve Atlas akşam dışarda yemeğe çıkmak istemişlerdi. Yalnız kalmak istedikleri için gitmişlerdi. Kurt çalışma odasındaydı. Ben aşağıda oturmuştum. Çınarın dedikleri sürekli aklımda dolanıyordu. Ya gerçekte beni öldürmeyi denediyse. Ya gerçekten beni vurmak isterken Denizi vurduysa.
Kurt merdivenlerden indi. Mutfağa geçti. Salonda kitap okuyordum. Bir viski şişesi alıp gitmek Çin merdivenlere ilerledi. "Böyle mi olacak?"dedim bir anda. Şaşkın şekilde adımları durdu. Bana döndü. "Anlamadım?"dedi. "Böyle evde o köşe senin bu köşe benim kaçacak mıyız?"dedim. Sanki birbirimizi görmek istemiyor gibi kaçıyor. Birbirimize yaklaşmaktan kaçınıyorduk. "Ben senden kaçmıyorum"dedi kendinden emin bir sesle. "Sen kaçmak istiyorsan sorun yok hep yaptığın şey zaten alıştım."dedi alaylı şekilde. Onu bir kaç kez terk etmemden bahsetti. "Ben kaçmıyorum!"dedim üstüne basa basa gerçekten kaçmıyorum. Hem kaçacak olsam neden evine geleyim ki adam. "Tekini özlüyor musun?"dedi bir anda. Gözlerim irileşti. Buna mı takılı kaldı gerçekten. "Onu ne özlüyor,ne de sevdim Kurt. Bunu anlamak bu kadar mı zor? Anlamamakta neden ısrar ediyorsun!"dedim. Sürekli bunu hatırlatıp yüzüme vuruyordu. "O siktiğim herif benim umrumda bile değil!"diye bağırdı. "Ee o zaman derdin ne!"diye bağırdım. Elimdeki kitabı bırakıp ayağa kalktım. "Derdim falan yok! Kavga mı etmek istiyorsun! Ederiz sorun yok!"diye karşılık verdi. "Mesela şuradan başlayalım! Neden nişanlandın o herifle!"diye bağırdı. Bıkkınlıkla nefesimi verdim. Tekini ona tercih ettiğim için canı yanıyordu. "Biz ayrıldık!"bağırdım. Artık çok fazla kavga ediyorduk. Ama ayrılmıyorduk. Birbirimizi seviyoruz evet ama canımız yanıyor. Ateşle barut gibiyiz. Elindeki şişeyi duvara fırlattı. Şişe parçalandı. Kulaklarımı sesten irkilip kapattım. Titriyordum. Çünkü Kurt bazen öfkesini kontrol etmekte zorlanıyor. Şişedeki içli yere dağıldı. Cam parçacıkları sa her tarafa saçıldı. "Biz ayrılmadık! Sen beni terk ettin!"diye bağırdı. "Haksız mıydım? Haksız mıydım ya? Ne yapa bilirdim?"dedim avazım çıktığı kadar bağırıp. Ellerini saçlarına götürüp karıştırdı. Sert şekilde nefesini verdi. "Şu elini vicdanın koy haksız mıydım? Durup dururken yapmadım ben onları!"diye ekleme yaptım. Alkollü olduğunu görüyordum. Saatlerdir yukardaki odada oturmuştu. Ve içmişti. "Güneş!"diye bağırdı.
"Kardeşim öldü senin yüzünden! Bebeğim lan doğmamıştı daha! Kaç kere ölümden döndüm! Yanında durdum yine! "Diye bağırdım. Kendini sakinleştirmeye çalıştı ama başaramıyordu. Hızlı hızlı nefes alıyordu. "En azından o herife gitmezdin!"diye bağırdı. "O herife gitmedim salak herif! Dedim göğüsünden arkaya  ittim. Yerinden bile kıpırdamadı. Hafif sendeledi. "Ölmüştün! ölmüştün!"diye bağırdım. "Sen de ölseydin!"diye karşılık verdi. Donup kaldım. "Güneş ben seni düşünemeyeceğin kadar çok sevdim be."dedi. Yanındaki sehpadan vazoyu fırlattı. Titriyordum. Kulaklarımı kapattım. İstemsizce yere çöktüm. Cenin pozisyonunda oturdum. Kurt etrafını dağıtıyordu. Ne görse fırlatıp kırıyordu. Kulaklarımı kapatım. "O sikik herifi bana tercih ettin lan! O piçi!"diye sayıkladı. "Onun yüzüğünü taşıdın! Affedemiyorum lan! Seni deli gibi seviyorum ama affedemiyorum!"diye bağırdı. Cam masanın üzerine attığı bir diğer vazoyla masanın camı da parçalandı.
"Ölsem bile seni affetmem! Seni yanımda istiyorum ama affedemiyorum! "Diye sayıklamaya devam etti. Titremem daha da artıyordu. Kulaklarımı ellerimle kapatmıştım. Koltuğun bir kenarına sığınmıştım. Kurt kontrolünü kaybetmişti. Bir anda sesler durdu. Artık bir şeyleri fırlatmıyordu. Koltuğun arkasına sığınmıştım. Korkuyordum. Ağladığımı gözümden akan bir damla yaşla fark ettim. Kurt durmuştu ya da kendine gelmişti. Koltuğun kenarına sırtımı yaslamıştım. Ellerimle kulaklarımı kapatmıştım. Gülses sesten korkuyorum. Yanıma yaklaştığını hissetmedim bile. Öyle kokuyor ve titriyordum. Karşıma geçip o da yere oturdu. "Güneş.....?"diye beni çağırdı. Ellerimi kulaklarımda çekmedim. Ama boğuk şekilde ne dediğini duydum. Karşımda oturdu. "Özür dilerim. Yalvarıyorum affet. Özür dilerim. Niyetim seni korkutmak değildi. Bir an kontrolümü kaybettim. Özür dilerim!"dedi yalvarırcasına. Ellerime dokunup kulaklarımdan çekti. Avuç içlerimi öptü. "Özür dilerim güzelim"dedi bir daha. Ağlıyordum. Gözyaşımı sildi elinin tersiyle.
"Affet beni güzelim"dedi bir daha. Yüzüme düşen saçlarımı geriye itekledi. Hızla elinin altından ayağa kalktım. Etrafa baktım. Tamamen dağılmış salonla karşılaştım. "Umut Işığım?"diye beni çağırdı. Yollar sonra bana yine umut ışığım dedi. Kalbim hızlandı. Kolumdan tutup beni kendine taraf çevirdi. Kolumdan kendine çekip göğüsüne bastırdı. Sıkıca sarıldı. "Kurt çekil!"dedim. Ondan korkmaya başlamıştım. İlk defa böyle kontrolünü kaybettiğine şahit oldum. "Bende korkuyor musun?"dedi bakışlarında acıyı gördüm. Canı yanıyordu. "Evet"dedim dürüstçe.  "Güzelim sen bana yüz kere bile ihanet etsen. Ben sana zarar vermem"dedi saçlarımı okşadı. Kollarından kendimi kurtardım. "Seninle eğer baştan deneyeceksek. Tedavi olmamız lazım. İkimizin de"dedim. "Ne?"dedi şaşkın şekilde. "Olalım. İyi olacaksak. Sen bana  geleceksek. Tedavi olalım"dedi. İlk defa bir şeyi uzatmadan kabul etti. Az önce bana yaşattıkları için canı yanıyordu. Ve bir şekilde telafi etmek istiyordu. "Güneşim, her şeyi kabul ediyorum. Sen gitme ama......."dedi. Onunla çok fazla acı çektim. Birbirimize yaşattıklarının bizi yıprattı. İlişkimizi parçaladı. "Yarın bir psikologla konuşacağım. Ve çift terapisine gideceğiz"dedim tek nefeste. "Tamam nasıl istersen. Ama benden korkma lütfen. Bu gece benimle kalır mısın sana ihtiyacım var?"dedi. Tükenmiş gibi görünüyordu. "Tamam kalıcam"dedim.

Umut Işığım. (18+)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin