1.3 | monstre ou héros

510 29 4
                                    

1.3 | canavar ya da kahraman

Hastaneye geldiğimde Beyza'nın işbirliğiyle beraber hocalarım bana bir sürpriz hazırlamış, beni ağlatmanın bir yolunu bulmuşlardı. Sonrasında asistan odasına geçmiş koltukta oturup zaman öldürmeye başlamıştım. Aynı zamanda da kıyafetleri ve oyuncakları inceliyordum.

Elbiselere ve tulumlara tek tek bakarken ağlamamak için kendimi çok zor tutuyordum. Bu mutluluktan mı yoksa yalnızlıktan mıydı hiçbir fikrim yokken odanın kapısı açıldığı gibi içeri Mert girdi.

'Özür dilerim burda olduğunu bilmiyordum.' Gözlerimi üzerinden çekip kıyafetlere bakmaya devam ettim. Cevap bile vermeyen ben karşısında şaşkınlık dolu suratıyla oturduğum koltuğun karşısındaki tekli koltuğa oturup beni izlemeye başladı.

O konuşmak için tek bakışımı yakalamaya çalışırken bense yalnızca kızımın kıyafetlerine odaklanmıştım. Üç ay sonra bunların içerisinde minik bir bebek olucaktı. Odadaki sessizliği çalan telefonum bozarken. Arayan kişinin Barış olduğunu gördüm. Hazır Mert de buradayken bir hoparlör konuşması yapmamız şart olmuştu bence.

'Efendim?'

'Naptınız bakalım? Gittin mi kontrole?' Mert'e göz ucuyla baktığımda Barış'ın sesini duymasıyla vücudunun sinirden kaskatı kesildiğini anlamam uzun sürememişti.

'Gittim. Sağlığı gayet yerinde, endişelenecek bir şeyimiz yok yani. Sadece çıkmasını beklediğimiz bir kaç sonuç var. Tam konuşamadık ne olup olmadığını. Bir kaç saat daha buralardayım.'

'Haber ver bana da mutlaka. Senin sağlığın ne durumda? Yormuyorsun değil mi kendini?' Kıyafetleri katlamaya başlarken Barış'ı ne kadar çok özlediğimi fark ettim. Sesi, bana dokunuşu. Kesin tüm bunların hepsi hormonlardan bence.

'İyiyim bende sadece ilaçlarımı almaya devam etmem lazım. Yaşadığım onca şeyden sonra zor ve tehlikeli bir hamilelik geçiriyorum biliyorsun.' Kafamı kaldırdığım anda gözlerim Mert'in gözleri ile buluştuğunda, benimle konuşabilmek için yanıp tutuştuğunu anladım.

'Biliyorum.' Konuşmaktan en nefret ettiği konu yaşadıklarımızın olması yanı sıra, eskisi gibi olamamamız da mental olarak onu mahvediyordu. 'Sen kendine dikkat et yeter bana. Hem kızımız hem de sen iyi ol yeter.'

'Merak etme iyiyiz biz. Hem bir buçuk hafta sonra bir kontrolümüz daha var.'

'Bu bir teklif mi?' Sesinden anladığım kadarıyla gülüyordu. Neye gülüyordu bu? Kaşlarımı çatıp kıyafetleri katlamayı durdurmuştum.

'Neye gülüyorsun sen?'

'Hiçbir şeye gülmüyorum.' Gülmeye devam ediyordu.

'Hala gülüyorsun ama!' İnatla gülmeye devam ediyordu. Bilerek mi yapıyordu? 'Barış!'

'Tamam, tamam. Gülmüyorum ama kontrole davet ettin.' Mert'i unutmuş Barış'a tüm odağımı çevirmiştim. Benimle uğraşmasını, onunla uğraşmayı o kadar çok özlemiştim ki.

'Davet ettiğimi hatırlamıyorum?' Gülmesi durmuş ve bir süre sessizlik olmuştu aramızda. Dayanamayıp bu seferde ben gülmeye başlayınca konuşmaya devam ettim. 'Elbette geliceksin Barış.'

Derin bir nefes aldı. 'İyi bari bir an kıçıma tekmeği koyacaksın sandım.' Elbiseleri katlamayı bitirdiğimde bu sefer de oyuncakları incelemeye başladım.

secrète | Barış Alper YılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin