Hatalarım varsa affola. İyi okumalar~
———
Tame Impala - Reality In Motion
Oturduğum çatının üzerindeki varile yasladığım ellerimle kollarımı sallıyor, yıldızlara bakıyordum. Işıklarıyla gökyüzünü boğan şehir yüzünden görebildiğim bir iki parlak şeyin ne sebepten kime mutluluk vereceğini anlamak zordu. Yine de insan bakmak istiyordu, yere taşmak isteyen beynimi dolduran düşüncelerden uzaklaştırıyordu beni.
"Tüm parayı Changbin'e mi vereceğiz?" Shin arkamdan elindeki deste paralarla söylediğinde gözlerimi gözükmeyen yıldızlardan indirip ona baktım. Dün gece yaptığımız soygun sonrası Shin'in ailesinin hiç gelmediği evinde kalmıştım, çaldığımız diğer ürünleri de satmış ve her şeyi paraya çevirmiştik. "Yoo. Sadece borçlu olduğumuz kadarını." diyerek bu defa da silüetinden dahi nefret etsem de şehre baktım. "Oha, o zaman epey paramız kalır." Jung heyecanla bağırdı. "Çok iyi yaptık lan!"
"Parayı aranızda bölüşün." Oturduğum varilin üzerinden atlayıp ellerimi silkelerken ikili bana şaşkınlıkla baktı. "Patron, sen hiç istemiyor musun?" Shin şaşkın sesiyle sorduğunda üstümdeki ceketi düzelttim. "Hayır. Ben alacağımı aldım." diyerek onlara döndüğümde Jung kaşlarını kaldırdı. "O herifi dövmek miydi yani istediğin?" Güldü. "Suçlu olup olmadığını dahi bilmiyorduk."
Cıkladım. "Hayır, suçluydu." dedim ve cebimden sigaramı çıkarıp dudaklarımın arasına koydum. "O herifi dövmek de değildi amacım." Sözlerimden sonra çakmağımla sigaramı yakarken Shin kollarını bağladı. "Küpen yok." dediğinde Jung kaşlarını çattı. "Bunu yapmayı bıraksan iyi olacak, patron. Bizi yakalatacaksın."
Omuz silktim. "Dün geceden beri bir polis dahi gördünüz mü?" dediğimde ikisi de başını iki yana salladı. "Öyleyse bir sorun yok." Aslında canım oldukça sıkılarak söylemiştim bu sözleri.
Babam neden beni bu fare kapanından çıkarmıyordu, bilmiyordum. Beni buraya hapsetmişti sanki, ben de nasıl kurtulacağımı bilmiyordum. Ne o geri çekiliyor ne de ben pes ediyordum. Ona duyduğum kin ve intikam hissiyle onu rezil etmeye, yaptığı o zavallı işini her gün ihlal etmesini sağlamaya çalışıyordum, kendimi bana yaptıkları için kendini pişman hissetmesine çalışırken kaybetmiştim. Artık kendimi buradan çıkarmam mümkün değildi, beni burada çıkarabilecek tek kişi ise, kendimi teslim etmeyeyim diye bu işe atıldığım babamdı. Bir şekilde yine onun eline düştüğüm için, o nefreti ve kini hiç atamıyordum.
"Bunu neden yapıyorsun ki amına koyayım?" Shin de bana özenerek sigarasını çıkardığında bana gerçekten anlamıyor gibi bakıyordu. "Neden bir gün polise gidip babanı ihbar etmedin ki? Annen de sen de, sanki hiç kurtulmak istemiyor gibisiniz." Shin'in dürüst sözleriyle gözlerinde yüzüne yumruk yemek korkusu gördüm, ancak ona vurmayacaktım. Onun yerine güldüm. "Bir gün gitmek için çıkmıştım evden." diye anlatmaya başlamam ikisinin de ilgisini toplamıştı. "Gittim yani, geri zekalı mıyım lan ben? Bir gün annemi fena dövdü diye gitmiştim, kaç yaşındaydım lan, herhalde 10 falan."
"Ne oldu sonra?" Jung merakla sorduğunda omuz silktim. "Onunkisi olmasın diye ebesinin tepesinde bir karakola gittim. Adımı soyadımı aldılar, beni oturtup su falan içirdiler." Gülmemi tutamadığım için sigaramı ağzımdan çekmek zorunda kaldım. "Sonra babamı aradılar lan."
Shin bir süre bana endişeyle baktıktan sonra Jung'un yavaşça gülmeye başlamasıyla Shin'in de ciddi ifadesi bozuldu, o da gülmeye başladığında üçümüz, neresi olduğunu bile bilmediğimiz bu apartmanın çatısında kahkahalara boğuluyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Bet On Losing Dogs // Chanbaek
Fiksi PenggemarI bet on losing dogs, I know they're losing and I'll pay for my place by the ring, Where I'll be looking in their eyes when they're down, I'll be there on their side, I'm losing by their side. (2024)