Beklenmedik Karşılaşmalar

5 1 0
                                    

Dilay, annesinin sadece abisini önemsediğini hissediyordu. Abisi, her yarışta ödüller kazanırken, Dilay'ın sadece onun yardımcısıydı ,nasıl hissettiğini kimse anlamıyordu.

Anne:

"Dilay, Abinin burada iyi bir itibar kazanması lazım . Ne yapman gerektiğini anlıyorsun değil mi!?

Dilay, annesinin bu sözleriyle boğulmuş gibi hissediyordu. İçindeki öfke ve hayal kırıklığı bir araya geldi.

Dilay:

"Anne bende bir varisim! Neden sürekli abimin bakıcısı rolündeyim!?"

Annesi, bu tepkilere aldırış etmeden devam etti.

Anne:

"Çünkü onun başarıları, ailenin geleceği için önemli. Sen de o potansiyel yok!!

Dilay, annesinin sözleriyle daha da derin bir baskı hissetti. İçindeki duygularla başa çıkamıyordu.

Dilay:

"Ben de varisim ve belki de ...

Annesi, gözlerini Dilay'ın gözlerinden ayırmadan yanıtladı.

Anne:

"Eğer başaramazsan, bu yarışta kaybeden olursun. Abinin başarısı, senin geleceğini belirliyor. Aptal!"

Dilay, annesinin bu sert tutumuna karşı koymaya çalıştı ama içindeki duygular onu boğuyordu.

Dilay:

''Hadimi aştıysam , özür dilerim!"

Annesi, Dilay'ın bu tutumuna karşı bile yüzündeki sert ifadeyi korudu.

Anne:

"Unutma, senin başarın abinin başarısına bağlı. Eğer tahta geçemezse , hiçbir şey elde edemeyiz."

Dilay, annesinin bu son sözleriyle sarsıldı. Hızla odadan çıkıp bahçeye doğru koştu. İçindeki baskıyla başa çıkmakta zorlanıyordu ama içten içe annesine hak veriyordu.

Krallığın bahçesinde güneşin sıcak ışıkları altında yürüyen Dilay, içindeki karmaşık duygularla baş etmeye çalışıyordu. Bir an, karşısında Aytuğ'un silueti belirdi; zaman sanki durdu. Aytuğ, gülümseyerek arkasına sinsice yaklaştı.

Aytuğ:

"Dilay, seni tekrar görmek ne güzel. Beni unutmadın değil mi?"

Aytuğ'un sesi, alaycı ve kışkırtıcı bir tonda yankılandı. Gözlerindeki kurnazlık, Dilay'ın kalbinde bir şeylerin kırılmasına neden oldu. Aytuğ, onu karanlık bir odanın içine çekti.

Aytuğ:

"Burada yalnız kalabiliriz. Unutma, geçmişteki anılarımız her zaman bizimle."

Aytuğ , Dilay'ın belini kavrayıp kendine çeker .Dilay, Aytuğ'un bu tavrından rahatsız olur. Kendini aşırı derecede aşağılanmış hissediyordu. Aytuğ'un ona olan bu yaklaşımı, yıllardır biriktirdiği duyguları yeniden su yüzüne çıkardı.

Dilay:

"Beni bu şekilde kullanma, Aytuğ!"

Aytuğ, gülümseyerek dudaklarına doğru yaklaştı, ama Dilay artık dayanamadı. İçindeki öfkeyi kontrol edemedi ve Aytuğ'a tokat attı.

Dilay:

"Beni bırak!"

Odadan fırladı, kalbi hızlı hızlı atıyordu. Bahçeye çıktığında gözleri dolmuştu. Aytuğ'un alaycı tavırları, geçmişin acı anılarını yeniden canlandırmıştı.

Alper odadan ağlayarak çıkan kişinin Dilay olduğunu fark etti

''Dilay!?''

Yanındaki prensese döndü

''Sevgili prensesim izninizle kuzenimle ilgilenmem gerekiyor''

Prenses(Ana Krallığın Varisi)

''Fazla bekletme ama beni ''

Alper

''Böyle bir güzelliği asla bekletmem, şimdi izninizle gitmem gerek''

Dilay'ın peşinden gitti. Bahçede, Dilay'ı ağlarken buldu. Gözyaşları, onu daha da kırılgan gösteriyordu. Alper, içindeki merak duygusuyla yanına yaklaştı.

Bahçede, güneş batarken Dilay, bir köşede oturmuş gözyaşlarını tutmaya çalışıyordu. Ama gözyaşları, öfkesinin ve kırgınlığının bir yansımasıydı. Alper, onu görünce içindeki merak kabardı. Hızla yanına doğru yürüdü, ancak Dilay'ın yüzündeki karmaşık ifadeyi görünce duraksadı.

Alper:

"Dilay, ne oldu? Neden böyle oturuyorsun?"

Dilay, Alper'in sesini duyduğunda derin bir nefes aldı.

Dilay, başını kaldırmadan yanıtladı. Gözleri yaşlıydı, ama içinde bir öfke vardı.

Dilay:

"Sana ne, Alper!

Alper, bu sert tepki karşısında şaşırdı ama geri adım atmadı.

Alper:

"Seni düşünüp yanına gelen de kabahat''

Dilay, Alper'in sözlerine karşı koymak için derin bir nefes aldı. Gözyaşları yanaklarından süzülürken, öfkesi de kabarıyordu.

Dilay:

"Senin endişen umurumda değil! Biz rakibiz arkadaş,dost,kardeş değiliz , ayrıca neden buradasın?"

Alper:

"Tek düşündüğün rekabet mi?!"

Dilay, öfkeyle başını çevirerek Alper'e sırtını döndü.

Dilay:

"Rekabet mi? Bizi geçmek için her şeyi yapıyorsun! Bunu sen mi söylüyorsun!"

Alper, Dilay'ın yanına daha da yaklaştı, ama o yine de geri adım atmadı.

Alper:

"Sadece seninle konuşmak istemiştim. Bu kadar kin ve öfkeyle dolu olduğunu bilmiyordum ''

Dilay:

"Ne bekliyordun, size karşı  ne saygım ne de sevgim var !"

Alper, derin bir nefes aldı. İçindeki duyguları ifade etmek istiyordu ama Dilay'ın öfkesi karşısında zorlanıyordu.

Alper:

"Ama ben seni anlıyorum, Dilay! Bu kin, seni daha güçlü yapıyor sanıyorsun ."

Dilay, gözyaşlarını silerken vücudu titriyordu. İçindeki duygular, onu daha da kırılganlaştırıyordu.

Dilay:

"Evet , hem de öyle bir güçlü yapıyor ki yakında sizde hissedeceksiniz!"

Alper, Dilay'ın elini tutmaya çalıştı ama Dilay, elini çekti. Dilay, Alper'in gözlerindeki kararlılığı gördü ama öfkesini bastıramadı.

Dilay:

"Yanlış kişinin üzerine bahis oynuyorsun !"

Alper:

"Bunu zaman gösterir."

Dilay, gözyaşlarını silerek Alper'e döndü. İçindeki karmaşık duygular, onu daha da kırılganlaştırıyordu.

Dilay: "Yeter artık , senin başka işin yok mu!? Git prensesini bekletme , malum tek kaynağın o!"

Bahçedeki hava gerilimle doluydu. Her ikisi de birbirlerinin duygularıyla yüzleşirken, aralarındaki gerilimi bütün saray hizmetçileri görüp hissetmişti ve herkes bilir ki hizmetçiler dedikodu yapmayı severler...

Acımasız TaçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin