Sarayın Gölgesinde: Ayla

2 1 0
                                    

Sarayın derinliklerinde, Ayla görünmez bir gölge gibi dolaşıyordu. Kimse onun varlığını tam olarak hissetmiyor, ama etkisini her yerde hissediyorlardı. Kraliçenin favori varisi olduğu, sadece birkaç kişinin bildiği bir sırdı. Ayla, herkesin Kral'a çalıştığı bir ortamda, Kraliçe'ye sadık kalmayı seçmişti. Çünkü biliyordu ki, Kralın asıl dinleyeceği kişi sevgili Kraliçesi'dir.

Kraliçe, zor bir kadındı; sadece değer verdikleriyle iletişim kurar, yüzünü kimseye göstermezdi. Ancak Ayla, onun tüm ayrıntılarını bilen tek kişiydi. Ayda dört kez buluşup çay içiyorlardı. Bu buluşmalarda, Ayla'nın Kraliçe üzerindeki etkisi giderek artıyordu. Kraliçe, ona güveniyordu ve bu güven, Ayla'nın tebaası olma hayalini besliyordu. Ancak bu durum, abisinin geleceği sağlama alındıktan sonra gerçekleşecekti. Aksi takdirde, bu durum torpilli olarak algılanır ve abisinin üzerine daha çok gidilirdi.

O gün, Kraliçe ile buluşma günüydü. Ayla, sarayın arka kapısından çıkarak arabaya bindi. Kısa bir yolculuktan sonra, sarayın bahçesine girdi. Kraliçe onu görünce geniş bir gülümseme ile karşıladı. "İşte güzeller güzeli Ayla," dedi ve onu sarıldı. Ayla, mütevazı bir şekilde Kraliçe'nin elini öperek, "Bu dünyada görmeye değecek tek güzellik sizsiniz, kraliçem," dedi. Kraliçe, bu sözlere kahkaha atarak karşılık verdi. "Her zaman bu kadar güzel lafları nereden buluyorsun? Hadi gel çay içelim, şu sıralar sarayda neler oluyor, küçük küçük haberler alıyorum. Bir de senden dinlemek isterim."

Ayla, bu durumun avantajını biliyordu. Kraliçe, ona sorgusuz sualsiz inanıyordu. Olayları kendi lehine çevirmek için, Kraliçe'ye abisinin cesaretini, Ayzıt'ın gereksiz tavırlarını ve ikizlerin sinsi bir çakal gibi etrafta dolaştığını anlattı. Kraliçe, yakında başlayacak oyunların planlamasının bittiğini söyledi. Ayla, merakla sorusunu yöneltti: "İlk hangi oyun oynanır, kraliçem?"

Kraliçe, masum bir gülümseme ile yanıtladı. "Hile mi yapmamı istiyorsun?" Ayla hemen, "Hayır kraliçem, sadece merak ediyorum," dedi. Kraliçe ona yaklaşarak gözlerini Aylaya kilitledi.

"Bir variste olması gerek, ilk nedir?"

Ayla, cesaret diyemezdi; çünkü cesaretin aptallıkla da ilişkisi vardı. Zeka diyemezdi; zira bir Kral korkaksa, zekanın ne işe yarayacağını sorgulamak gerekirdi. "İyi ilişkiler," demek istedi ama bu iki unsur olmadan imkânsızdı. Kraliçe, Ayla'nın düşünceli halini komik buldu ve gülmeye başladı. "Ayla, bir varis ilk önce rol yapmasını bilmeli. Her zaman cesur, zeki, iyi gibi görünmelidir. Yoksa taç kafasından düşer."

Ayla, bu açıklamayı anlamakta zorlanıyordu. "Rol mü? Nasıl bir mücadelede rol gereklidir?" diye sordu. Kraliçe gülmeye devam etti. "Şu an hepsi ilk aşamadalar. Onlar kendi dramlarıyla uğraşırken, biz izliyoruz. Ayla, inanır mısın bilmem ama en çok senin adını duydum. Aynı bir gölge gibi insanları gözlemliyormuşsun. Keşke senin gibi biri benim kardeşim olsaydı; çok şanslı olurdum. Abin fazla ketum ve cesur gözüküyor, çünkü onu koruyan bir kız kardeşi var. Ama tatlım, senin onu koruman ancak bana olan sadakatini zedeler. Anlatabiliyor muyum?"

Ayla'nın başından aşağı kaynar sular döküldü. Meğerse Kraliçe, onu test ediyormuş. Bunu telafi etmek istercesine gülümseyerek, "Kraliçem, değerlerini korumayan birine güvenemezsiniz. Gelecekte tebaanızda olacağım ve abimi koruduğum gibi hayatımı size adayacağım," dedi. Kraliçe'nin sinsi bakışı bir anda gülümsemeye döndü. "Elbette öyle olacak. Bunun azı beklenemezdi senden."

Gün ilerlemişti ve Ayla, izin isteyerek arabaya bindi. Saraya doğru yolculuk yapmaya başladı. Arabada, bu durum onun hiç hoşuna gitmemişti. Zaten Kraliçe'den daha azı da beklenemezdi. Kendi kendine, daha dikkatli olması gerektiğine karar verdi. Abisini uyarsa bile, Kraliçe'nin sadakatinden vazgeçemezdi; yoksa abisinin hiç şansı olmazdı.

Sarayın içinde dönen entrikalar, Ayla için bir labirent gibiydi. Her köşede bir tehlike, her gölgede bir düşman vardı. Ancak o, Kraliçe'nin gölgesinde güvenli bir liman bulmuştu. Abisinin geleceği için her şeyi göze almıştı. Kendi hayatını tehlikeye atarak, Kraliçe'ye olan sadakatini korumak zorundaydı.

Ayla, arabadan inip sarayın kapısını açarken, içinde bir heyecan vardı. Kraliçe ile olan buluşmalarının getirdiği güç, onu her zaman ileriye taşıyordu. Ama bu sefer, her şeyin daha karmaşık olacağını hissediyordu. Sarayın koridorlarında yürürken, herkesin gözleri üzerindeydi. Herkesin bildiği bir sır, onun için bir yük değil, bir güç kaynağıydı.

Kraliçe'nin yanına dönerken, Ayla'nın aklında birçok soru vardı. "Acaba Kraliçe'nin gözünde gerçekten bir yerim var mı?" diye düşündü. Ama bildiği bir şey vardı: Sadakatini korumak ve abisini savunmak için her şeyi göze alacaktı. Sarayın derinliklerinde, entrikaların ve gizemlerin ortasında, Ayla'nın hikayesi devam ediyordu.

Acımasız TaçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin