Gu Wei o gün erken dönmüştü ve Yue Fei'nin yaptığı yemeği yedikten sonra havanın hala aydınlık olduğunu görünce onu dışarı çıkarmıştı.
"Bugün bana ellerinle yemek yaptığın için seni yat turuna çıkaracağım."
Yue Fei, Gu Wei'yi sersemlemiş bir ifadeyle sahile kadar takip etti, yata bindi ve birlikte denizin derinliklerine doğru ilerlediler.
Kıyıdan gittikçe uzaklaştıklarını gören Yue Fei, Gu Wei'nin onu sahiden de yat turuna çıkardığını zannediyordu.
Güvertede, Yue Fei ve Gu Wei, dalgalanan saçlarıyla deniz melteminin karşısında yan yana duruyorlardı. Yue Fei ona doğru döndü ve heyecanla, "Nereye gidiyoruz?" diye sordu.
Gu Wei onun heyecanlı bakışlarından son derece keyif alıyordu, "Sürpriz, gidince göreceksin."
Gu Wei'nin söylememekte kararlı olduğunu görünce Yue Fei uzaklara baktı ve rüzgara karşı dalgaların üzerinde ilerlemenin heyecanını hissetti. Masmavi gökyüzünü ve uçsuz bucaksız denizi seyretmek bir nebze de olsa depresifliğini silip süpürmüştü.
Yat, sahilden görülemeyen bir yerde durdu ve Yue Fei, denizin ve gökyüzünün parıltısına şaşkınlıkla baktı.
Eğer gerçekten bir tanrı varsa, o halde dileği şuydu: Bu rüya gibi dünyada mutlu bir yaşam sürebilmeyi istiyordu.
Gu Wei başını eğdi ve nazik bir tonla, "Ne düşünüyorsun?" diye sordu.
Yue Fei gülümsedi ve onun bakışlarıyla buluşmak için gözlerini kaldırdı, "Şeyi düşünüyordum, acaba denizde hiç tanrı var mıdır?"
Gu Wei: "Dilek tutmak mı istiyorsun?"
Yue Fei: "Evet."
Gu Wei: "Ne dileyeceksin?"
Yue Fei: "Söylemem, söylersem dileğim kabul olmaz."
Gu Wei ona sataşmaya başladı, "Kağıda yazıp denize atarsan Poseidon görüp okuyabilir."
"Şişeye koyup mu? Denizi kirletmiş olmayacak mıyım?" diye sordu Yue Fei şaşırmış bir şekilde.
Gu Wei: "...O halde, denize atma. Bana at."
Yue Fei: "Neden sana atayım ki?"
"Tanrın ben olacağım ve dileğini yerine getireceğim," dedi Gu Wei. Bir eli yatın kenarında, diğer eli cebindeydi ve yana doğru eğilmişti. Ses tonu yumuşak olsa da gözleri ciddi ve kararlıydı.
Yue Fei gözlerini kırpıştırdı. Kalbi şiddetle çarpıyordu. Utanarak başka tarafa baktı, "Pekala, şey... O halde iyice düşündükten sonra dileğimi sana söylerim."
Özgürce verilen bir dilek hakkı Yue Fei'nin gözlerini kör etmemişti. Bu fırsatı iyice düşünecek ve güzelce değerlendirecekti.
Gu Wei güldü, "Tamam, bekleyeceğim o zaman."
Parlak ay yükselirken güneş batıyordu. Karanlık denizin sakin manzarası, kalplerinde hayranlık uyandırıyordu.
Yue Fei koltuğa oturdu, Gu Wei'nin hazırladığı meyveyi yedi ve ona, "Daha gelmedik mi?" diye sordu.
Gu Wei, kendisine çok da uzak olmayan bir yerde el sallayan kaptana baktı ve dudaklarının kenarları kıvrıldı, "Geldik."
Uzun süre bekledikten sonra Yue Fei yorulmuştu ama bunu duyunca başını kaldırdı, "Neredeyiz?"
Gu Wei elini ona uzattı, "Beni takip et."
Yue Fei bir anlığına şaşırsa da, elini onun avucuna koydu.
Yatın baş kısmından arka kısmına doğru yürüdüler. Işıklar oldukça loştu ama yürümelerine engel değildi.
Yue Fei, Gu Wei'yi takip etti ve yatın arka ucuna ulaştı.
"Geldik."
Gu Wei kenara çekildi ve Yue Fei'nin denize doğru bakmasına izin verdi.
Karanlık denizin yüzeyinde, minik mavi ve beyaz parıltılar yüzüyordu ve zaman zaman içinde başka renkler de ışıldıyordu. Sanki tuvalin üzerine serilen elmaslar gibiydi, yıldızlar denize düşmüştü adeta. Sahiden de büyüleyici bir manzaraydı.
Yue Fei başını çevirdi ve Gu Wei'ye baktı, "Bunlar...denizanası mı?"
Gu Wei: "Evet."
Yue Fei iki adım ileri yürüdü ve kenarda durarak karşısındaki periler diyarına baktı, "Çok güzel."
Gu Wei, ağzının köşeleri hafifçe yukarı kıvrılmış halde arkasında duruyordu.
Romantik sahneler her zaman insanlarda romantik bir şeyler yapmak isteği uyandırıyordu. Yue Fei arkasını döndü, sırtını kenara yasladı ve Gu Wei'ye baktı.
"Sevgili tanrım, bir dilek dilemek istiyorum."
Gu Wei ona baktı. Gözleri arkadan yansıyan ışıklar nedeniyle değil de, karşısındaki kişi yüzünden titriyordu, "Buradayım."
Yue Fei kollarını alfasının boynuna doladı ve onun başını eğmesini sağladı, "Bugünün feromon tedavisini burada yapabilir miyiz?"
Gu Wei bir eliyle Yue Fei'nin arkasındaki korkuluğa yaslandı ve diğer kolunu onun narin beline sardı. Ardından hafifçe kıkırdadı, "Yardım etmekten mutluluk duyarım."
Dudakları birbirine değdiği anda, Yue Fei'nin aklına aniden tehlikeli bir fikir geldi.
Bu güçlü, otoriter, nazik ve romantik adam.
Bu adam ondan hoşlanıyor olabilir miydi?
Gece denizden esen meltem biraz serindi ama alfasının kucaklaması sıcaklıkla doluydu.
Yue Fei, alfasının nazik istilasına karşı ağzını açtı ve tüm kalbiyle güvenerek kendisini ona teslim etti.
Karar vermişti artık, alfasının peşinden koşacaktı. Yalnızca kendisine ait olmasını istediğini ve onun da kendisine aşık olmasını istediğini itiraf edecekti.
Başarısız olsa bile, elinden gelenin en iyisini yapmak istiyordu.
― ― ―
ÇN: Bölüm kısaydı ama ben sanırım kalp krizi geçiriyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Got Bitten After Transmigrating into a Pseudo-Beta [BL]
FantasyTAMAMLANDI. Tanıtımı güncelleyeceğim. Omegaverse, Mpreg