3.2

15 7 0
                                    

Yaşadığım kalp kırıklıklarının hiçbir zaman onarılmayacağını, hep nefretimle dik tuttuğum başımla Bilal'e düşman olacağımı düşünürdüm. Her şeyden önce aşkımın büyüklüğü buna engel olmaya başlamışken gerçekleri öğrenmek son darbe olmuştu.

Sevdiğim adam ağır bir travma atlatırken ben ona beddualar ederek geçirmiştim ölü günlerimi. Yanında olamamıştım, geçecek diyememiştim. Zor olacaktı unutmuş olması ama bugünden zor olması imkansızdı.

Dolan gözlerimi yumduğum an etrafımı saran tanıdık kokuyla belimi saran güçlü kollara yaslandım. Ailemin gerçek yüzünü gördüğümden beri Bilal'in yanında kalmaya başlamıştım. Hem gidecek yerim yoktu hem de gitmek isteyeceğim tek yer burasıydı. Onun kolları, onun kokusu.

Akan damla yaşı o görmeden silip başımı kaldırdım. "İlaçlarını aldın mı? Dün biraz geç içtin yine aynısını yapma, hem sana çorba yapacaktım ben onu da unuttum." Kalkmaya yeltendiğim sırada beni kollarımdan tutup kendine çevirip tamamen kucağına hapsetmişti. O yatağın kenarında ben de onun bacaklarının üstünde yan bir şekilde oturur vaziyetteydim. Saniyeler içinde  koca bedenine hapsolmuştum.

"Bana hastaymışım gibi davranmana gerek yok güzelim, sadece biraz hafızamı kaybettim. Yoksa direncim oldukça kuvvetli." Dedi kollarıyla beni daha çok hapsederek. Şakaya vurarak üzerini kapatmaya çalışsa da böyle davranarak onu kırmıştım muhtemelen. Suratım düşerken tekrar dolan gözlerimle gözlerine baktım. O kadar acemiydim ki ona nasıl yardımcı olacağımı bilmiyordum. İki sene önce yapmam gerekenleri bugün yapıyordum ve bu çaresiz çırpınışlarım komik duruyordu.

Ellerimi yanaklarına çıkarıp yeni çıkmaya başlayam sakallarında gezdirdim. Biz büyümüştük. Ben onu iyileştirmek için gelene kadar biz büyümüştük. İstemsizce kaçan hıçkırığımla birlikte göz yaşlarım daha fazla itaat etmeden teker teker akmıştı. Şaşkın ve bir o kadar endişeli bakışlarıyla gözlerimdeki yaşları silmeye çalışıyordu.

"Derin." Demişti fısıldayarak çaresizce. Onu böyle görmek beni daha da tetiklemiş hıçkırıklarım artmıştı. Beni böyle görmesini istemediğim için başımı göğsüne yaslamıştım hemen. Boğuk sesimle "Özür dilerim." diyebilmiştim sadece.

Özür dilerim sevgilim, yanında olamadığım her gün için özür dilerim.

"Seni kıracak bir şey mi söyledim? Özür dilerim. İlaçlarımı aldım merak etme. Çorbayı da beraber yaparız hatta istersen beni ılık suda da yıkayabilirsin ki bu benim listede en çok isteyeceğim madde olabilir." Hıçkırıklarım arasında istemsizce gülerken başımı kaldırdım.

"Buna niye şaşırmadım acaba?" Derken omzuna vurmuştum. Bakışları derinleşirken saçlarımı nazikçe yüzümden alıp kulağımın arkasıma sıkıştırdı. "Kendini suçlu hissetme, hiçbir zaman aklından geçirme. Geçmişi değiştiremeyiz sevgilim, elimizde bugünümüz var onu da değiştiremeyeceğimiz şeyler yüzünden mahvetmeyelim." Güzel yüzünü izlerken dudaklarımı ısırarak başımı salladım. Bu kadar güzel ve bu kadar haklı olmamalıydı.

"Şimdi," dedi uzatarak.  "Kırmızı dudaklarından bir öpücük almaya hak kazandım mı?" Derken derin bakışları tamamen dudaklarımdaydı. Hala dişlerim arasında olan dudaklarımı serbest bırakıp gözlerine baktım. "Sanmıyorum." Cevabımla bozuntuya vermeden anlayışla başını salladı.

Kalkacakken  onu durdurdum ve oturma pozisyonumu değiştirip bacaklarımı açıp iki bacağı bacağımın arasında olacak şekilde oturdum. Yüzlerimiz şimdi tam olarak dip dibeydi. "Nereye aşkım?" oldukça masumca sormuştum. Yutkunuşuna şait olan gözlerimle kemikli yüzüne baktım.

Kod Adı: Bilinmeyen NumaraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin