Delirmişcesine kahkaha attım. Delirmiştim belki de. O kahkahalar acı hıçkırıklara dönüşürken aynadaki yansımamdan gözlerimi kaçırdım.
Eskiden, bana karşı kullandığı tüm kötü sözler veya nefreti beni üzmüyordu çünkü kim olduğumu bilmiyordu. Kendisinden nefret eden bir kıza aynı şekilde karşılık veriyordu sadece. Ama şimdi, bilirken geçmişte elini kana bulamadan öldürdüğü kızın kim olduğunu, böyle acımasızca konuşması tüm acıma sızmıştı.
Benden nefret ediyordu.
Oysaki ben, onun tüm yaptıklarına rağmen daha yeni fark ediyordumki ona nefret duymuyordum. Acıydı ama gerçekti. O benden nefret ederken, ben tüm hatalarına rağmen sadece aşk duyuyordum.
Yansımadaki acılı kızı izledim sonra. Kendime acıdıkça aynadaki yansımamda daha çok yaş görüldü. Bedenim titredi. Sonra bende gerekliymiş gibi karşımdaki kıza nefret duydum. Bunca olandan sonra hak ettiğim buymuş gibi. Ellerim karşımdaki yansımamda gezindi yavaş yavaş. Aynanın pürüzsüz yüzeyi parmaklarımın altından kaydı ve ayna büyük bir gürültüyle yere düştü. Parçalar yere dağılırken ruhumun da o halde olduğunu parçalara dikkat etmeyip yere dizimi dayadığım da anladım. Acı yoktu. Çünkü acı içimde öyle çoktuki artık hissizdi bedenim.
Saçma bir aşk acısı insanı nasıl bu raddeye getirebilir? Beni üzen aşk mıydı yoksa yaşanması mümkünken yaşayamadığım mutluluklar mıydı? Benim garezim hayataydı çünkü mutluğun zirvesinden bir anda yere düşürmüştü beni. Saçma bir kaza, saçma bir yangına döndü ve tüm mutluluğum kül olup uçtu.
O yangından ruhumu zar zor kurtarsam da hala içimdeki yangın sönmemişti. Acım bitmemişti. ve hala mutluluk gibi yok olup gidecekmiş gibiydim. Ya da Bilal gibi. Ama ilk defa gururum aşkımdan ağır basamamıştı bugün. Öyleki, kırıkların üstünde diz çöktüğüm ev, onun ailesinin eviydi. Hatıralar kalbimi bir bir ezerken, o konuşmadan sonra yolunu ezbere bildiğim evine gelmiştim.
Bana git demişti o ve ben gelmiştim birazcık bile kalmamış olan gururumla beraber. Annesi beni görünce öyle çok şaşırmıştıki ilk birkaç dakika cevap vermemiş sonrasında ise anlam veremediğim bir şekilde ailemin nasıl izin verdiğini sormuştu. Sanki bunun mümkün olması imkansızmış gibi bakan gözleriyle. Bense izin alma gereği duymadığımı söylediğimde bakışları değişmiş ve beni içeri almıştı. Sanki cümlem gözlerindeki tüm soru işaretlerine mantıklı bir ışık tutmuş gibi bana başka bir soru sormamış ağladığımı anlayan sesiyle bana elimi yüzümü yıkamam için banyoyu kullanabileceğimi söylemişti. Daha sonrasında ise Bilal'in dışarı da işinin olduğunu ve yarım saate geleceğini eklemişti.
İçimdeki ses işinin Deniz olmaması için yalvarsa da karşımdaki kadının endişeli gözleri bana bunu kanıtlar nitelikteydi.
Banyonun kapısı hızla açılırken karşımdaki adamın endişeli gözleri sarmıştı anında kanayan yaralarımı. O bunu fark etmemiş gibi telaşla yanıma gelip bedenimi hemen kucağına almıştı. "Ne yaptın kendine böyle Derin? Senin derdin ne?" Endişeli ve kızgın sesi bu durumda olmasak gülümsememi sağlayacak kadar mutlu etmişti beni. En azından biraz bile olsa umursuyordu öyle değil mi?
"Elimden kaydı. Toplamak için eğilecekken ayağım kaydı ve kırıkların üstüne düştüm." Aslında, kalbimin kırıkları daha çok acıyor demek istedim ama umursamazdı o. O yüzden sadece güzel yüzünü izledim. "Daha dikkatli olmalısın. Umarım kesikler derin değildir. Ama kana bakılırsa, bayılman an meselesi. Ya ben gelmeseydim gürültüyü duyup? Yardım bile çağırmıyorsun? Acı çekmekten zevk mı alıyorsun?" Seni hala sevdiğime göre büyük ihtimalle öyle Bilal.
Ona bir cevap vermedim zaten o da kucağında ben olmama rağmen hızla merdivenleri inip kapıdan çıkmakla meşguldü. Şoför hemen arka kapıyı açarken beni nazikçe koltuğa yatırdı ve şoföre izin vermeyip koşarak ön kapıyı açıp arabaya bindi ve hızla şehir hastahanesine doğru sürdü. Bilincim onun söylediği gibi yavaş yavaş kapanıyor gibiydi çünkü gözlerimin önüne gelen parça parça karanlık buna işaret gibi duruyordu.
Nefeslerim yavaşlarken başımı Bilal'e çevirdim ve bir şey demese bile moral olan yüzünü izledim. "Neden beni sevmedin Bilal?" Benden izinsiz dudaklarımdan dökülen lafı duydu mu bilmiyorum ama bunu fark etmeme izin vermeyen bilincim beni sonsuz bir karanlığa doğru çekti.
-
Kurgunun asıl kısmına yaklaşıyor gibiyiz. Olaylar hakkında ne düşünüyorsunuz? Tahminlerinizi büyük bir merakla bekliyor olacağım.
Yıldızı aydınlatmayı unutmayın lütfen!🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kod Adı: Bilinmeyen Numara
Teen FictionBilinmeyen numara: Düşündümde Bilal Mert Karan Bilinmeyen numara: Benim senin hayatından kolay kolay çıkmam mümkün değil Bilal: Niye? Çok mu aşıksın? ;) Bilinmeyen numara: Hayır çok nefretliyim Bilinmeyen numara: Ve bu nefretimi kusmam için önümde...