"Çocuk tanımadığı birine neden yalan söylesin Derin?" Sinirle saçlarımı karıştırdım ve üst kata çıkan merdivenlerin başında durdum hızla. "Çocuk tanımadığı birine neden sır olarak tuttuğu doğruları söylesin?" Hızla yanıma geldi ve kollarımı tuttu. "Çünkü nefretine güvendi. Nefrette aşk kadar güçlüdür Derin. Senin nefretinin bile ona saygı duyacağını düşündü. Neden olmasın? Demekki senin işene gelmeyecek ve senin nefretini hafifletecek bir şey olarak da düşünmüş olabilir? Daha bir sürü seçenek var doğruyu söylemesi için hemen neden kötüye yoruyorsun ki?"
Dolan gözlerimden akan yaşları silmeden ona döndüm. "Çünkü onunla yaşadığımız her şey kötü Neşe. Neye umut etsem elimde parçalandı. Deniz'le sevgili değilse neden beni terk etti o zaman? Neden bitirdi bizi? Hiç mi sevmemişti beni de gram sevmediği bir kız uğruna gitti benden?" Elimde olmadan hıçkırırken elimi yüzüme örttüm böyle olmak istemiyordum. Onun için bir başkasının yanında ağlamak istemiyordum. Ben onu silmiştim. Kalbim niye kabullenmiyordu bunu?
"Derin, yapma böyle. Hem biz onun seni Deniz için bıraktığına bile emin değiliz. O lanet kazadan sonra oldu ne olduysa. Sen bir kez bile olsa onu karşına alıp konuştun mu? Bir adım attın, babanlar izin vermedi sen de onun gelmesini bekledin hep. Yanına tam olarak hiç gitmedin. O kazadan sonra hiç konuşmadın. Ama sanki planlıymış gibi tam uzaklaştığınız zamanda o fotoğraflar düştü eline. Sorgulamadık bile. Kim atmış bakmadık bile. Seni de bu durum hiç düşündürmedi mi gerçekten?"
Söyledikleriyle bakışlarım önüme düşerken ne ima ettiğini anlayamıyordum. Ya da anlamak istemiyordum. Dedikleri... hayır ya sadece ben boşa umut ediyorum.
Gözlerine baktım sonra korkuyla. Bana beklentiyle bakan ela gözleri içimdeki bir şeylere dokunurken ağzımı açtım ama konuşamadım sanki bir güç, ruhumu çekip almıştı. Öylesine hissizdim. Sonra içimdeki saçma umutları göz ardı edip başımı iki yana salladım. "Sadece saçmalıyorsun Neşe." Sadece saçmalıyordum ben de.
"Peki sana attığı mesajdaki zorundalık ne olabilir Derin? Bunu da düşündün mü hiç?" Durmuyordu. Üstüme gelmeye devam ediyordu ve ben ne yapacağı hala bilmiyordum. Ellerimi iki yana salladım. "Düşündüm." Dedim gözlerine bakarken. "Bunun da diğerleri gibi bir saçmalık olduğunu ama." Sonra amaçsızca salladığım ellerimi durdurup ona arkamı dönüp hızla yukarı odama çıktım. Arkamdan adımı bağırsa da durmadım.
"Bu konuşma olmamış gibi düşün. Bu ihtimali aklından çıkar hemen. O lanet olası umuda şans verme sakın. Umutlanma lanet olası kalbim. Hayır, bu imkansız." Sinirle odamın kapısını çarptım. Kafamın içindeki düşünceler bitmiyordu. Sonra aklıma dün yaptığımız konuşma düştü.
"Sen, çok tanıdık geliyorsun." Gözlerini gözlerimde kenetledi ve düşünceli bakışları biraz daha öyle oyalandı. Tedirgince ısırdığım dudaklarımı serbest bırakıp hemen o başka bir şey söylemeden tedirgince gülüp cevap verdim. "Elbette tanıdık geleceğim aynı okulda okuyoruz ve sevgilinin en yakın arkadaşlarındanım." Bana her ne kadar başını sallasa da gözlerinden geçen bir anlık parlama gerçekte nereden tanığını bilmeme yetti. Ama o, o andan sonra ağzını bile açmadı.
-
1k okunma için herkese teşekkürler~
Umarım devamı da hızla gelir🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kod Adı: Bilinmeyen Numara
Teen FictionBilinmeyen numara: Düşündümde Bilal Mert Karan Bilinmeyen numara: Benim senin hayatından kolay kolay çıkmam mümkün değil Bilal: Niye? Çok mu aşıksın? ;) Bilinmeyen numara: Hayır çok nefretliyim Bilinmeyen numara: Ve bu nefretimi kusmam için önümde...