Yalanlar

32 6 0
                                    


Sonerin ağzından 

Gecenin bi saati Hüseyin'den telefon alınca dayanamayıp köye gelmeye karar verdim . Yanımda köyden üç beş gençle birlikte köyün içine doğru ilerlerken bazı sesler duyduğunu söyledi em önde yürüyen Okan . Okan'a baktım hafif ürkmüştü . Güldüm ortamı sakinleştirmek için . 

" Köyde hep çalı çırpıdan sesler geliyor Okan zaten buna mı ürktün Allahaşkına " diyip gülerek bitirdim sözü . Diğerleri de bana katılıp Okan'a gülerken bu sefer ensemde bi esinti hissettim . Okan yanılmıyordu , burda bi şeyler  dönüyordu . 

"Neyse hadi siz evlere dağılın ben bi ormanda keklik var mı ona bakayım " kafamdan geçen en saçma şekilde yalan söyledim . Gecenin bu vaktinde ne kekliği hayvan zaten küçücük sabah ışıkta bile zor yakalanır . Ama durumdan ürken Okan hızlıca başını sallayıp önden gidince diğerleri de onu takip ettiler . Ormanda tek kalmıştım . Yardımcım olan Müslüman cini çağırdım; kendisi ilk Müslüman olan 7 cinden birisi eski bi soylu ,Mesâ

"Soner burda büyü yapılmış ve yapılmaya devam ediliyor zuzula kabilesinden " dediği an duraksadım . Hüseyinlerle gittiğimiz hocanın evinde farklı bi mühür vardı. Her  kavmin kendine aile mühürü ya da onları belli eden durumları olur bazen cinler doğru söyledikleri zaman isimlerini ve hangi kabileden olduğunu söylerlerdi . Buradaki durum farklıydı 

"Kaç kişiler " diye sordum : Ben el almadan kendi gözümü açıp hoca olmuştum ak büyü ile uğraşırdım insanları şifalandırmak için . Para karşılığı hiçbir zaman kara büyü yapmadım . Yapamayacağımdan değilde bu işin vebalini taşımak istemediğimden beni eğiten Mahsun hocamında katkısı ile ak büyüde ustalaşıp göz perdemi açabildim . Mahsun hoca 60larına merdiven dayamış ak saçı ve sakalı ile ilk başta bakanların imamdır bu diyeceği bi insandı . Yüzündeki nuru gören ona hayran olurdu benimde en büyük destekçim oldu yıllarca birlikte yaşadık . Taki ben insanlara yardım etmek için köyden köye gidene kadar ardından geçimimi bu şekilde zar zor kazandığım ve bu işi para için yapmadığımdan kendime büyük şehirde bi iş bulup uzaklaştım . 

Ne zaman Hüseyin beni arayıp olan biteni anlatınca gelmeye karar verdim . Kenarda köşede bi birikmişim vardı buradakilere yardım edebileceğim kadar beni idare ederdi . Hiç evlenmemiş ve çocuğum da olmamıştı . Hüseyin'le tanışmam ise ilkokul zamanlarıma dayanıyor . Annem hasta babamınsa belden aşağısı tutmuyordu . Geçimimizi zar zor annemin meyve sebze toplamaya gitti günü birlik yerlerden kazanıyordu. Her şey kötüleştiği için benim de destek olmam gerekiyordu . Rica minnet Hüseyinin babası bana yanında iş verdi atlarına çiftlik hayvanlarına bakacaktım . İstersem orda yatıp kalkabilirdim de . Ama kabul etmedim her gün o ormanlık yolu yürüyüp gidip geri geliyordum , annemi babamı iyice yalnız bırakmak istemiyordum . Yine bi gün çalışmaya gittiğimde her şey  yolundaydı akşam oldu atlara arpalarını da verdim Hüseyin'le muhabbet ediyordum , benim yaşımdaydı abilerinin aksine daha sıcak kanlıydı yemeğini hep benimle yer ben bi şey istediğimde yardımcı olurdu bana . İşlerimi bitirip ahırdan çıktım gece vakti ormanda giderken o kadar tuvaletim geldi ki kendimi tutamadım ve yapılmaması gereken bi yere yapmak durumda kaldım . Sonrasında sesler duydum fısıltılar hava birden daha sisli bi hale geldi . Bana musallat olacaklardı . Tabii çocuk aklımla anlamadım ben bunu . Diğer günler Hüseyin'de bendeki değişimi farkedip babasına açıklamamı istedi durumu . Babasına tüm olan biteni anlatınca beni bi hocaya götürüp üzerindeki musallattan kurtardılar . Hüseyin'e çokça kez teşekkür ettim hep sen benim de bi kardeşimsin lafı olmaz şeklinde aramızda kaldı bütün bunlar . 

Derken büyüdük Hüseyin'le farketmeden aynı kızı sevmeye başlamışız durumu sonradan anladık . İsmi Zehra'ydı , yeşil gözlü minyon yerinde duramayan kumral saçlı tatlı bi kızdı . 

𝓜𝓾𝓼𝓪𝓵𝓵𝓪𝓽-ı 𝓐𝓵𝓮𝓶Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin