19. Bölüm👻

156 8 93
                                    

Selaam

İyi okumalaaar

***

Kalan dersler boyunca Kayra'yı terslemiştim. Çıkışa kadar da yüzüne bakmamıştım. Gerçi onun da pek umrundaymış gibi durmuyordu. Her teneffüste çevresinde sinekler toplanıyordu. Yanlış anlaşılmasın. Kıskandığım için falan onlara o şekilde hitap etmiyordum. Ne tarz kişiliklere sahip olduklarını bildiğimdendi bu tavrım. Neredeyse her biriyle hiç de iyi sayılmayacak bir geçmişim olmuştu. Kayra da ne yazık ki onların ne tarz insanlar olduklarını bilmediği için onlarla rahat rahat takılıyordu. Tribimle uğraşamayacak kadar meşguldü yani beyefendi.

Çıkışta çantamı omzuma alıp Kayra'yı beklemeden hemen sınıftan çıktım. Arkamdan seslendiğini duysam da duymazdan gelmiştim. Bana ne yani? Gidip yeni arkadaşlarıyla yürüsün okulun kapısına kadar. Madem hemen bu kadar samimi oldular gidip onların evinde de kalabilirdi üstüne. Bana neydi?

Sınıftan çıktığım gibi Çağrı'yı gördüm. Sınıfıma doğru yaklaşıyordu. Beni görünce tatlı tatlı gülümsedi ve adımlarını hızlandırdı. Ben de yılmış adımlarla ona doğru yürümeye başladım. Biri beni sürüklese daha enerjik bir şekilde yürüyeceğimden emindim.

Çağrı'yla karşı karşıya geldiğimizde omzuma bir şaplak attı. Acıtmıştı! Yüzümü burşturup ona ters bir bakış attım. Zaten asabım bozuktu. Ona çatabilirdim her an. ''Kızım ne bu hal? Sen on yedi yaşındasın. On yedi! Enerjik olman gerek. Ölü gibi geziyorsun ortalıkta.''

''Ya Çağrı bir sal beni gözünü seveyim. İster ölü olurum ister diri. Bulaşma bana.'' İlk defa ona karşı bu kadar açık sözlü ve ters oluyordum. Bu hem benim hem de onun için epey şaşırtıcı bir durumdu.

Yine de bozuntuya vermedi. ''Neyse... İyileştiğinde her şey daha güzel olacak. Enerjik hallerini görmek için sabırsızlanıyorum.'' Tabii tabii. Daha çoook beklersin canım.

Merdivenlere doğru ilerlemeye başlamıştık ki omzumda soğuk bir el hissettiğim gibi gözlerimi devirdim. Şimdi mi aklınıza gelmiştim Kayra bey? ''Eylül, neden beni beklemedin?'' Hıh! Bir de utanmadan hesap soruyor aptal hayalet.

''Beklemek zorunda olduğumu bilmiyordum.''

''Eve beraber gideceğiz ya kızım? Nasıl beklemeden gideceksin?'' Bir de aynı odada kaldığımızı da söyle Kayracığım. Az oldu bu.

Çağrı bir bana bir Kayra'ya bakarak mevzuyu çözmeye çalıştı. Yanlış  anlamasın diye olaya bir el attım.

''Aynı mahallede oturuyoruz da... Kayra da yolu tam bilmiyormuş. Ondan beraber gidelim dedi.'' Helal be bana! Birkaç saat içinde profesyonel yalancı olmuştum.

Sunduğum bahanede hiçbir pürüz olmadığı için Çağrı da hemen inandı. Anlayışla başını salladı. ''Beraber gidelim o zaman.'' Bir yandan Kayra bir yandan Çağrı... Mükemmel(!) bir yolculuk olacaktı kesin.    

''Bana uyar!'' dedi Kayra neşe dolu bir sesle. Nedense Çağrı'yı çok sevmiş gibi görünüyordu. Nedense içimden bir his sık sık bu üçlü grubun bir arada olacağını söylüyordu. Hadi hayırlısı bakalım.

Üçümüz arasında ufak bir tartışma sonucunda galibiyet Kayra'ya gitmişti ve eve yürüyerek gitmek zorunda kalmıştık. Çağrı arabayla, ben otobüsle, Kayra ise yürüyerek gitmek istemişti. O kadar çok ısrar etmişti ki eninde sonunda kabul etmek zorunda kalmıştık. Ne bu yürüme sevdası arkadaş? Ben iki adım atmaktan bile nefret ediyordum. Şimdi eve kadar yürümek zorunda kalmıştım.

Ki eve nefes nefese ulaşmam da bu işi beceremediğimin kanıtıydı. Tam binanın karşısında gelmiştik ki Çağrı, Kayra'ya baktıktan sonra duraksadı. ''Vedalaşıyor muyuz? Evin ne tarafta kalıyor?'' diye sordu. Yalancının mumu yatsıya kadar yanarmış atasözünün gerçek hayattan bir örneğiyle karşı karşıya kalmıştık. Hadi bakalım Kayracığım, göster evini gösterebiliyorsan.

Hayalet ÇocukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin