"Hangi erkeğe Seçil isminin verildiği görülmüş Allah aşkına!? Soy isim ne? Memiş! Ali Seçil Memiş hah çok komik. Hangi gerizekalı seçti benim ismimi? Niye bütün boktan mevzular bana kalıyor bu timde anlamıyorum ki." diye saydırmakla meşguldü takoz.
Fuat ise yanında hiç susmadan taramalı tüfek gibi konuşan bu adama sövmemek için kendini zor tutuyordu. Hepsi Adin Çayan'ın suçuydu. Time iki tane aklı başında adam seçmemişti dallama. Hepsi kafadan kontaktı bunların. En son Fuat'ın sabrı taşmış olacak ki elindeki keteyi Ali'nin ağzına sokuşturdu ve "Lan Bi sus anasını satayım. Kafamı ütüledin." diye söylendi. Keşke herkes bakışlarından ne demek istediğini anlasaydı. Konuşası gelmiyordu bu salaklarla.
Ali ise keteyi yutmanın derdindeydi. Sayın Erzurumlular nasıl ayıla bayıla bunu yiyorsunuz, valla kat kat yufka gibi yutulmuyor ki. Canım memleketim diye iç geçirdi Ali. Acısı ve sıcağıyla büyüdüğü memleketi, hayatına direnç üstüne direnç katmıştı sağolsundu. Akdeniz mutfağı diye bir gerçek vardı hani. Mezeleri bile birçok yörenin mutfağından daha genişti yani.
Otelde herkes odalarına ayrılırken Fahir ise Zerdayı çantasından çeliştirmekle meşguldü. Neymiş efendim evli rolüne adapte olmak için nikaha ihtiyaç varmış. Ay haspam. Kıza sarılmak istiyorum da ondan yangından mal kaçırır gibi hareket ediyorum demiyor da işte.
"Fahir tek kelime daha edersen yemin ederim ağzına burnuna bomba döşerim. Benden habersiz ta Allahın Çanakkalesinde nikah tarihi almak ne demek ya! Pazardan elma armut mu alıyorsun be adam? Tamam doğallık falan da insan heyecandan önce stresi tadıyor." dedi Zerda kıvırcık saçlarını toplamaya çalışırken.
Fahir tam konuşmaya yeltenmişti ki Zerda'nın bakışlarıyla sustu. Vallahi döşerdi, beklenirdi bu delilik Zerda'dan. Boşuna mı asi çiçeğim diye seviyordu bu kızı. Bir kadının bütün halleri mi etkileyici olurdu. Çıtı pıtı değildi mesela, tuttuğunu koparırdı. Üstüm başım kirlenmesin demez her işe yardım ederdi. Kırıp dökmezdi ama sıcacık gülüşüyle örterdi bütün yaraları. Neyine aşık olacaktı ki canım. Altı üstü bütün duygularının mihenk taşı kılmıştı onu. Sevdiğinin gülüşü solmasın diye uzaktan uzağa sevmeye razı gelmişti gönlü.
"Senin ortalığı böyle kasıp kavuracağını bilseydim ta fizanda bile nikah kıydırırdım kayısı çiçeği. Şu asi hallerin yok mu? Seni böyle küçültüp cebime atasım geliyor."dedi Fahir elindeki kutuyu kiraladığı arabaya koyarken.
"Arkadaş el alem nişanlı olunca günaydın mesajı falan atar, ne bileyim sinemaya gider, yemeğe falan çıkar. Biz nikah dairesine gidiyoruz hemde bir gelin olarak kot pantolon ve tişörtle. Şaka gibi" diye söylendi Zerda, derin nefeslerle emniyet kemerini takarken.
Fahir arabayı çalıştırırken konuşmaya başladı. "Sakin ol asi çiçeğim. Ben peri kızı elbiseni de, yüzüklerimizi de, çiçeğini de hatta eşek herif kardeşini bile hazırladım. Sadece gidip giyinip imza atacağız o kadar."
Zerda şaşkınlıkla sevdiği adama bakarken kucağına bırakılan papatya buketine hayranlıkla baktı. Ne kadar masum duruyorlardı. O an bütün siniri uçup gitti. Ne olmuştu canım altı üstü hiç bilmediği Bi şehirde nikah masasına oturacaktı o kadar. Hem bildiğini sandığı insanlardansa, hiç bilmediği insanları tercih ederdi. Bir ailesi yoktu. Gerçekte var olmaları yürekte hiç oldukları gerçeğini değiştirmiyordu. Hangi insan daha yeni on yaşında olan küçücük bir kızı dedesi yaşındaki bir adama vermeye kalkışırdı. Büyüyene kadar katı bir aileye sahip olduğunu düşünüyordu. Ama hayır. Bir aileye bile sahip değildi! üzerine giydirilen gelinlik ile evden götürüldüğünde bile kavrayamamıştı bunu. Küçücüktü, yaşıtları okul sıralarında resimler yaparken, o koca diye verdikleri adamın eziyetleri ve dayakları ile tanışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevda Uğruna
Chick-LitBir psikolog'un vatana sevdası, sevdalısı. biraz gerçek, biraz hayal. şehidi gerçek, mutluluğu hayal.. vatan size daima minnettar. komando olmak yürek ister... *** Feracemi çıkartıp yatağıma ilerledim Şiir defterime değen mürekkep sanki benden bağı...