"Çünkü seni ben seçtim."
Kurduğu cümle zihnimin her hücresinde yankılanırken Jungkook çoktan kütüphaneden çıkıp gitmişti.
Kısa ve öz bir cümleydi ama neden bende bu kadar etki yaratmıştı ki? Asıl ben seni seçtim diye triplere girmem gerekiyordu oysaki.
Nefes alışverişim biraz düzene girdikten sonra kütüphaneden çıktım.Ders zili çoktan çalmış ve öğretmen içeri girmişti.Geç kaldığım için biraz azar işitsem de umursamadım ve yerime oturdum.Bu sırada Jungkook ile gözgöze gelmemeye çalışıyordum.
Ders İngilizce'ydi ve bu konuda umutsuz vaka olduğum için uyumayı tercih etmiştim.Sınıfın çoğu uyuyorken,ben dinlesem dünya mı kurtulacaktı sanki?
Atkımı masanın üstüne koydum ve üzerine yaslandım.Yanımda kalorifer olması verilmiş bir nimetti,sanırım şuan benden rahatı yoktu.
Tam mutlu mesut uyumaya çalışıyorken adımı duymamla sıçrayarak kafamı kaldırdım.
"Lee Eun,tahtaya gel."
Harika! 25 kişilik sınıfın yirmisi uyuyordu ve o kadar kişi içinden benim tahtaya kalkmam nasıl bir şanstı böyle?İngilizce özürlüsü olduğum için soruyu yapamayacağım kesindi.Ayağa kalkıp soruya baktığımda aldığım sonuç koca bir hiçten başkası değildi.
"Bilmiyorum, yapamam."
Ellerimi önümde kavuşturup mırıldandığımda İngilizce öğretmeni sınıfa dönüp kahkaha attı.
"Duydunuz mu arkadaşınız yapamıyormuş."
Sınıftan ani bir kahkaha tufanı yükselirken,öğretmenin gözüne girmek için söylediği her şeye gülen gruba sinirli bir bakış attım.
"Söylesene Lee Eun Gel okula neden geliyorsun?Hiç bir derste iyi değilsin,gelmek için bir nedenin yok."
Sinirlerime hakim olamayıp alayla ingilizce öğretmenine baktım.Bu adamla hiç bir zaman yıldızımız barışmamıştı.Son dönem sınavlarında sınıfın en haylaz insanı Seok Min'in benden kopya çekerken yakalanması nedeniyle öğretmenin gözünde damgalanmış ve bir hedef tahtası haline gelmiştim.Kopya çektirmeyen öğretmen lakabı zedelendiği için benden büyük ihtimalle nefret ediyor olmalıydı.
"Sizin suratınızı her gün görmek için geliyorum,sevgili öğretmenim."
Bunu dememle sınıfta yine birkaç gülüşme olmuştu.Aniden gelen özgüvenimin etkisiyle gözlüğünü çıkarıp camlarını silmeye başlayan İngilizce öğretmenine tepkisizce baktım.Ne zaman sinirlense böyle yapardı zaten.
"Lee Eun Gel çıkışta eve gitmiyorsun, bir saat cezaya kaldın."
Omzumu silkip yerime oturduğumda ceza umrumda bile olmamıştı.Akşam bana bütün temizlik işlerini yaptırıp ne kadar işe yaramaz biri olduğumu yüzüme haykıracak,daha sonra da çekip gidecekti.
Yakınımda duyduğum ses düşüncelerimden sıyrılmama neden olduğunda kafamı yan tarafıma çevirip tanıdık sima ile buluşturdum.
"Çok iyi yaptın."
Seo Joon gururla gülümseyip baş parmağını kaldırdığında cevap vermek için bir atılımda bulunmuştum fakat İngilizce öğretmeni yine bir şekilde bunu engellemişti.
"Seo Joon,tahtaya gel."
Seo Joon uzun bir süre Amerika'da yaşadığı için soruyu yapmasının iki saniye bile sürmeyeceğinden emindim. Nitekim beni şaşırtmayıp altı cümlelik paragraftaki yazım yanlışlarını düzelttiğinde artık kendi zavallılığıma üzülmem gerektiğini anlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
günahkâr » jung kook ✅
FanfictionKaranfillerle donanmış sesi içimdeki ilkbahar salıncağını sallandırırken kafamı kaldırıp gökyüzüne bürünmüş gözlerine baktım. Biçimli,anlamlı, sonsuz ve sınırsız.Hiçbir şey dokunamadı karşımda duran gökyüzüne o an benden başka. started :: 12.06.20...