Yerimden kımıldayamıyordum, donmuş kalmıştım. Bana yıllar gibi gelen bir dakikada duygu karmaşasına girmiştim. Sinirlenmiştim, şaşırmıştım, ilk öpücüğüm hazırlıksız gittiği için üzülmüştüm fakat kenarda bir yerlerde kendimi huzurlu hissettiren bir duygu da kendini göstermişti.
Sonunda aklım başıma gelince Jung Kook'u ittirdim ve kendime hakim olamadan yüzüne tokat attım.
Vay be!Böyle şeyler sadece filmlerde olur sanıyordum.
Jung Kook'un kafası yana doğru savrulduğunda son dualarımı ediyordum, çünkü Jung Kook sağ elini yumruk yapmış, sinirle sıkıyordu.
Fakat hak etmişti.
Bedenim anın etkisiyle titrerken "Hakettin." diye fısıldadım çatlak bir sesle.
Jungkook eliyle saçlarını düzeltti ve gülümsedi.Cevap vermesini beklerken odama girmişti. Yerimde put gibi dikilip ne yaptığına bakarken odamdan çıktı ve karşıma geçti.
"Bunu almaya gelmiştim, geçen düşürmüşüm de."
Elinde üzerinde Latin harflerle yazılmış siyah kalın bir bileklik vardı.
Bilekliğe bakarken yanağımdan bir makas aldı.Daha ne kadar hiçbir şey olmamış gibi davranacağını düşünürken "Benden hoşlanıyor olabilme ihtimalini bir düşün Eun." deyip evden çıktı.
Ben gerçekten hayatımda böyle bir egoist görmemiştim.
Bir insan nasıl bu kadar karaktersiz, ukala ama ayrıyeten yakışıklı,zengin be ünlü olabilirdi?
Yaklaşık 10 dakikadır iç savaş halindeyken zil çaldı. Evet öpüşme faciasından sonra Seo Joon sonunda gelmişti. Üzerimi son kez toparlayıp yapmacık bir şekilde gülerek kapıyı açtım.
"Hoşgeldin Seo Joon." dedim yapmacıklığım bende kusma isteği yaratırken.
"Hoşbuldum Eun, hazırsan çıkalım."
Kafamı sallayıp montumu giyinirken Seo Joon endişeyle bana bakıyordu.
"Yüzümde bir şey mi var?" dedim merakla.
"Hasta mısın sen Eun Gel,yanakların kıpkırmızı?"
15 dakika önce adı lazım değil kişi tarafından öpüldüğüm için miydi acaba? Yoksa ben heyecanlanmış mıydım? Hayır, sadece sinirden kıpkırmızı olmalıydım.
"Hayır içerisi sıcak o yüzden." deyip geçiştirdim ki Seo Joon da üstelememişti.
Seo Joon topuklu ayakkabılarıma düşmemem için elimden tutup "Çok güzel olmuşsun." dedi merdivenlerden inerken.
Önüme gelen saçımı arkaya attım ve teşekkür edip "Nereye gidiyoruz?" diye sordum.
"Her zaman gittiğim bir kulüp var, oraya gidiyoruz."
"Reşit değiliz fakat nasıl gireceğiz?" dedim merakla.
"Sahibi arkadaşımın babası." deyip arabanın kapısını açtı.
*
Kulübe geldiğimizde neredeyse bütün Seul buradaydı. Görevli kontrolünden geçerken Seo Joon görevlinin kulağına bir şeyler fısıldadı.Merakla ona bakarken görevli gülüp kapıyı ardına kadar açtı.
Seo Joon elimden tutup içeri doğru yönelirken "Adama ne dedin?" diye sordum.
"Önemli bir şey değildi." deyip geçiştirdiğinde sadece omuz silkmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
günahkâr » jung kook ✅
FanfictionKaranfillerle donanmış sesi içimdeki ilkbahar salıncağını sallandırırken kafamı kaldırıp gökyüzüne bürünmüş gözlerine baktım. Biçimli,anlamlı, sonsuz ve sınırsız.Hiçbir şey dokunamadı karşımda duran gökyüzüne o an benden başka. started :: 12.06.20...