Genç adam evine gelmenin verdiği huzurla dış kapıyı sessizce kapattı ve yumuşak koltuğunun kucağına sığındı. Üzerinde mayhoş bir yorgunluk vardı ve nedense bu ona mutluluk veriyordu.
Koltuğun kenarında duran günlüğü aldı ve sindire sindire bütün yazılanları okudu.Okurken yüzünde oluşan tebessüme hakim olamamıştı.Mürekkebi ucundan akan kalemi eline aldı ve günlükte bir iz bırakmak istedi.
Kalemi tutan elleri bir his akıntısına uğrarken günlüğün üzerine çizdiği serbest motifler, bilinçaltını fişekleyen özleme engel olamadı.Beyaz kağıda akıttığı gözyaşları,yazdığı harflerin acısını hafifletmek yerine bu acının kıvılcımlanmasına neden olmuştu.Parmakları bu çaresiz acıya dayanamayıp titrerken genç adam bütün sayfaları acısıyla doldurmak istedi.Titreyen parmaklarına hakim olup günlüğü terkedilmişliğinden arındırmaya başladı.
"Merhaba sevgilim,
Bugün seni kaybedeli tamı tamına iki sene oldu. Zaman çabuk geçiyor ama sen gittiğinden beri benim için zaman durdu.
Sen yokken bir boşlukta umutsuzca savruluyorum.Dünya dönüyor, mevsimler değişiyor ama sen gelmiyorsun.
İçimdeki enkaz beni öldürüyor sevgilim.Bu enkazdan çıkacak bir yol bulamıyorum, her yol beni daha da sessizliğe hapsediyor. Ama kesinlikle bundan şikayetçi değilim. Seninle ilgili olan hiçbir şeyi söküp atmak ya da geride bırakmak istemiyorum.
Bu kaçıncı söyleyişim bilmiyorum ama, seni özledim aşkım. Bu tahmin edemeyeceğin kadar fazla. Tahammül edemeyeceğin kadar fazla.Gittiğin gün benim yaşama sebebimi de götürdün meleğim.Çünkü benim varlığımın sebebi sendin.Beni ayakta tutan sendin. Hayatımın tümü sendin.
Bugün yanına geldim sevgilim. Karlar üzerine örtünmüştü, tıpkı son gecemizdeki gibi.Siyah parlak saçlarına süzülen kar, şimdi kara toprağına süzülüyor sevgilim.
Neden sen olmak zorundaydın? Neden o gün önüme atlamak zorundaydın?
Çiçeklerle donatmam gereken saçlarındı meleğim, mezarın değil.
Yokluğun kalbimi solduruyor sevgilim.Bana ölmeden önce ne dediğini hatırlıyor musun? Küle dönmüş kalbimi yukarıdan da parlatacaktın.
Cümlelerine sığındım, yatağına sinmiş kokunla kalbini avutmaya çalıştım ama içimi kasıp kavuran azap hislerime gün yüzü göstermiyor aşkım.
Süslü kelimelerle kendimi teselli etmeye çalışıyorum. Beni gördüğünü kendime hatırlatıyorum,üzülmeme dayanamazdı diye yalan dolan düşüncelerle kendimi kandırıyorum.
Fakat ben üzülmeliyim sevgilim. Kendimden nefret etmeliyim, gün yüzü bile görmemeliyim.
Çünkü ben senin en güzel günlerini çaldım.Masum gülüşlerini, hayallerini,mutlu sona sakladığın kalbini çaldım.
Aldığım her nefes bana zehir olmalı, öyle değil mi sevgilim?
Sen yokken benim için çok şey değişti.Artık bir idol olmayı bıraktım çünkü ben idol görülecek değil, rezil biri olarak görülecek bir insandım.Sence de insanların gülüşlerini çalan bir insanın gülüşüne aşık olmaları çok komik değil mi? Ben aşık olunacak değil nefret edilecek bir insandım.
Sen de bu hatayı yapmamalıydın aşkım. Benden nefret etmeli, sevmemeliydin.Bana engel olmalıydın.
Beyaza bürünmüş hayallerine siyahımı bulaştırdığım için özür dilerim meleğim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
günahkâr » jung kook ✅
FanfictionKaranfillerle donanmış sesi içimdeki ilkbahar salıncağını sallandırırken kafamı kaldırıp gökyüzüne bürünmüş gözlerine baktım. Biçimli,anlamlı, sonsuz ve sınırsız.Hiçbir şey dokunamadı karşımda duran gökyüzüne o an benden başka. started :: 12.06.20...