Jung Kook'u karşımda,elindeki bıçakla gördüğümde nefes boruma taş kaçmış gibi hissetmiştim.Bütün yaşamsal fonksiyonlarım durmuştu ve tek yaptığım umutsuzca çığlık atmaktı. Yaş boşanan gözlerim çaresiz bakışlar atarken hıçkırmaya başladım.
"Eun neler oluyor?"
Jung Kook'un şaşkın bakışları üzerimde dolanırken kenarından sıyrıldım ve tuvaletten çıktım. Şuan dışarı çıkıp kaçmak istesem de lanet olsun ki iç çamaşırlarımlaydım.
Kafamı ellerimin arasına alıp derin bir nefes aldım ve etrafıma bakındım. Gözüm kenardaki cam vazoya iliştiğinde titreyen ellerimi zaptetmeye çalışarak vazoyu aldım.
"Eun sikeyim, ne yapıyorsun?"
Jung Kook'un ses tonu yavaşça değişirken yüz hatlarından sinirlendiğini anlayabiliyordum.
"Ben sana ne yaptım?" Çatlak bir sesle sorumu sorduğumda Jung Kook bana doğru yaklaştı. O yaklaştığı an biraz daha uzaklaşmıştım.Sırtım soğuk duvara değdiğinde elimdeki vazoyu daha da sıkı bir şekilde kavradım.
"Kendine gel, ne saçmalıyorsun?"
Dudaklarımı dişleyip hıçkırıklarıma engel olmaya çalıştım. "Beni de mi onlar gibi öldüreceksin?"
Jung Kook'un yüzü iyice gerilirken korkuyla ona baktım.
"Bunu da nereden çıkardın?" Yüz ifadesinin aksine sakin ama soğuk bir şekilde sorduğunda gözlerimi elindeki bıçağa doğru indirdim.
Bakışlarımı takip edip gözlerini elindeki bıçağa sabitlediğinde bıçak olan elini sıktı.
"Gerçekten sana bir şey yapacağımı mı düşündün?"
Dudaklarımı aralayıp akan gözyaşımın tuzlu tadını hissettiğimde, yüzümü ekşittim ve kafamı yukarı aşağı salladım.
Jung Kook'un dişlerini sıktığını belli eden çenesi iyice kasılırken elindeki bıçağı hızlıca yere attı. Titreyerek ona bakarken ellerini hızlıca saçlarından geçirdi ve gözlerini bana sabitledi.
"Ben adi bir köpek olabilirim, dünyanın en boktan herifi bile olabilirim fakat hiç kimseye ihanet etmem Lee Eun Gel."
Attığı küçümseyici bakışlar kötü hissetmeme neden olurken kafasıyla yerdeki bıçağı işaret etti.
"Seni bıçaklamamı bekledin ama bıçaklayan taraf sen oldun."
Tiksinerek bakışlarını son kez üzerimde gezdirdi ve odadan çıktı.Çarpan kapı sesi sıçramama neden olurken daha fazla dayanamayıp yere oturdum ve ağlamaya başladım.
Elinde bir bıçakla tam arkamda duruyordu ve ben bunu nasıl daha farklı yorumlayabilirdim ki?
Ağlamam biraz daha kesikleşirken duvardan destek alıp ayağa kalktım ve ağır adımlarla mutfağa doğru ilerledim.
Bir sakinleştirici içip kafamı toparlamam gerekiyordu.
Mutfağa girdiğimde kurulu olan sofraya donuk bir şekilde baktım. Sofra kırmızı gül yapraklarıyla donatılmıştı ve iki mum alevi yorgun yorgun dalgalanıyordu. Gözlerim tezgahın üzerine kaydığında ocakta iki tencere vardı ve kesimi yarım kalmış bir domates duruyordu.
Ellerimi yanaklarıma yerleştirdiğimde vicdan azabı ve pişmanlık duygusu her bir hücreme hızlıca yayılıyordu.
Yani ben her şeyi yanlış mı anlamıştım.Bütün bu olanlar bir domates yüzünden mi olmuştu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
günahkâr » jung kook ✅
FanfictionKaranfillerle donanmış sesi içimdeki ilkbahar salıncağını sallandırırken kafamı kaldırıp gökyüzüne bürünmüş gözlerine baktım. Biçimli,anlamlı, sonsuz ve sınırsız.Hiçbir şey dokunamadı karşımda duran gökyüzüne o an benden başka. started :: 12.06.20...