Dört.
Dört buçuk.
Beş.
Altı.
Saatler geçerken benim tek yaptığım kafamı masaya koyup mor saatten gözümü ayırmamaktı.
Gelmemişti,kesinlikle bir şey olmuştu.
Bunu bildiğim halde elimden hiçbir şey gelmiyordu,bu yüzden zihnimden geçen türlü türlü düşünceler beni öldürüyordu.
Şuan Mi Ra'yla olması ihtimali beynimin her hücresinde dönerken bütün düşünceleri buruşturup yakmak istiyordum.Eğer öyle bir ihtimal gerçekse,gerçek olmasındansa ölmeyi tercih ederdim.
Seo Joon'a iyi geceler mesajı atsam da dönmemişti ve bu beni daha da çıkmaza sürüklüyordu.Tamamen sıkışıp kalmıştım ve beni bu karışıklıktan kurtaracak bir çıkış yolu yoktu.
Onu geçtim,Jung Kook'a mesaj atmak istesem de ikimizin de aklına birbirimizin numarasını almak gelmemişti.Yaklaşık bir aydır tanışıyorduk,evime giriyordu,ortağımdı,numarası Mi Ra'da bile vardı fakat bende yoktu.
Okul vakti yaklaşıyordu ve ben ilk kez okula gitmek için can atıyordum.Bir an önce Jungkook'u görüp o siyah saçlarından tutup yolmalıydım.
Kafamı dağıtmak için neredeyse evi tekrar elden geçirerek silip süpürdükten sonra bulaşıkları makineye dizerken okul vaktinin geldiğini farkettim ve bütün kirli tabakları tepip odama girdim.
Sürekli aklıma Seo Joon geliyordu.Ya kahvesine uyku ilacı attığımı anladıysa? Ya Jungkook'la ilgili bir durum olduysa?
Sonunda dayanamayıp yüzüme hızlıca tokatlar attım.
Gerizekalı herif.
Nasıl böyle sorumsuz olabilirdi?
Montumu giyip evden çıktım ve hızlıca çıkmaz sokağa doğru yürümeye başladım.Sis tabakasının örttüğü sokağa yaklaşırken dudaklarımı ısırmaya engel olamıyordum.Çünkü ilk günkü gibi bir manzarayla karşılaşmak beni ürkütüyordu.
Sokağa girdiğimde Jung Kook ve bir adet Seo Joon görme umuduyla etrafa baktım.
Ama elde olan koskoca bir sıfırdı.
Kendimi yiyip bitirerek okula geldiğimde -Mi Ra da dahil- Jung Kook ve Seo Joon gelmemişti ve bu beni daha da meraklandırıyordu.Telefonumu çıkarıp bininci kez ekrana baktığımda herhangi bir arama veya mesaj gelmediğini görünce yüzümü buruşturdum.
Sınıf koridorunda volta atarken birinin kolumu tutmasıyla kafamı çevirdim.Gözaltı torbalarıyla Jung Kook tam karşımda duruyordu.
"Kütüphane."
Ders biraz sonra başlayacaktı fakat bunu dediğine göre kesin önemli bir şey olmuştu.
Jung Kook sınıftan çıktıktan sonra etrafı kolaçan edip sessizce peşinden gittim. Şu son on iki saattir resmen diken üzerindeydim ve bu Jung Kook'un gerizekalılığıyla daha da baskın bir hal almıştı.
Kütüphaneye geldiğimde Jung Kook'u koltuklardan birine oturup ayaklarını masaya uzatmış bir halde bulmuştum. Gözleri kapalıydı ve itiraf etmek gerekirse kesinlikle çok çekici görünüyordu.Fakat bu sinirimi yatıştırmak için yetersizdi.
"Dün neredeydin?"
Soruma cevap vermesini beklerken ifadesiz bir şekilde ona bakıyordum.
"Jeon Jung Kook,nasıl böyle sorumsuz olabilirsin?"
Bana cevap vermemesi sinirime dokunurken ses tonum kızgın bir hâl almıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
günahkâr » jung kook ✅
FanfictionKaranfillerle donanmış sesi içimdeki ilkbahar salıncağını sallandırırken kafamı kaldırıp gökyüzüne bürünmüş gözlerine baktım. Biçimli,anlamlı, sonsuz ve sınırsız.Hiçbir şey dokunamadı karşımda duran gökyüzüne o an benden başka. started :: 12.06.20...