"Jenny!Gülerek sorarsın,neden şarkılarım Jenny'e,
Yalnız senin için yüreğim hızla çarparken,
Şarkılarım yalnız senin için ağlarken,
Yürekleri yalnız senden esinlenirken
Her hece söylerken yalnız senin adını,
Alırken her ses yalnız senin tınını,
Soluklarım tanrıça'dan atmazken adımını,
Aşk Jenny'dir, Jenny'de aşkın adı."Şiirin son dizelerini içimde hakim olamadığım bir mayhoşlukla okurken, elimdeki kitabı bir buruklukla kapattım.
Aynı şiiri onlarca kez okumama rağmen hissi hep aynıydı.
Burukluk, aşk, aşık olma isteği.
Hayat acılarının gölgesini sırtıma vururken bile,göğüs kafesimin sol tarafına sıkışmış kalbimin karanlık odasını aydınlatmak istiyordum.
Saçlarımı orkidelerle süsleyen,soğuk ellerime sıcaklığını akıtan,kulağıma eşsiz melodilerini fısıldayan,imkansızlık ve yetersizliğin hüküm sürdüğü dünyama rağmen,beni olduğum gibi kabul edecek birini istiyordum.
Marx'ın Jenny'e olan aşkı gibi bir aşk istiyordum.
Kulaklarımda yankılanan durak tınısı hafifçe irkilmeme neden olduğunda,sonunda geldiğimi farkedip oturduğum yerden kalktım ve otobüsün çıkış kapısına doğru ilerledim.
Çalıştığım kafede düzenlenen,doğum günü partisi etkinliği nedeniyle patron,bugün fazla mesaiye kalmam gerektiğini söylemişti.
Her ne kadar bunun için isteksiz olsam da,boyun eğmekten başka yapabileceğim bir şey yoktu.Eğer,sıcaklığında huzur bulduğum evimde biraz daha kalmak istiyorsam,bunun için bazı şeylerden feda etmem gerekiyordu.
Otobüs ani bir frenle durduğunda,açılan kapıdan yüzüme temas eden soğuk havanın hücrelerime kadar işlediğini hissetmiştim.
Kış mevsimi,artık sevimli hallerinden vazgeçip,olumsuz şartlarını göstermeye başlamış olmalıydı.
Üzerimdeki paltoya sarılıp ıssız sokakta adımlarken anında bedenime çöken gerginliği göz ardı etmeye çalıştım.
Akşam çöküyordu ve etrafın bu kadar sessiz olması beni biraz ürkütmüştü.
Hızlı hızlı ara sokaktan geçerken duyduğum seslerle adımlarımı yavaşlattım.Zihnim,tehlikeli olduğunu savunup bir an öne uzaklaşmam gerektiğini söylese de bacaklarıma söz geçiremiyordum.
Derin bir nefes alıp kafamı gelen seslere çevirdiğimde, karşılaştığım manzarayla karnıma yumruk yemişim gibi hissetmiştim.
İki kişi kavga ediyordu ve biri birini bıçaklıyordu.Karın üzerine akan kan damlaları doğrusal bir yol izliyordu.Aslında manzara değil,cinayet tablosuydu.
Ve cinayet tablosunda şahit rolünde olmak hiç istediğim bir şey değildi.
Sonunda zihnimi dinlemeyi tercih ederek arkamı döndüm ve hızlıca sokaktan uzaklaşmaya başladım.Şansıma ya da şanssızlığıma mı demeliyim, neredeyse ana caddede bile kimse yoktu.Bir süre neredeyse koşarcasına yürüdükten sonra adımlarımı yavaşlattım.Kıyafet butiklerine bakıp gördüklerimi unutmaya çalışıyordum.
Korku sarmaşıkları düğümünü bağlarken,bir anda izlendiğimi hissettim.Yavaşça arkamı döndüğümde az önceki cinayet tablosu zihnimde tekrarlanmaya başladı.Bu sefer benim için gelmişti,gördüğümü biliyordu.Arkama dönüp koşuyordum ama kaçamayacaktım.
Neredeyse nefes almayı bile ikinci plana atarak koştuktan sonra arkamı döndüğümde nefesini boynumda hissettiğim bedeni görememiştim.Gitmişti fakat içimde kötü bir his vardı.Etrafıma baktığımda daha önce hiç girmediğim ara sokaklara girdiğimi farkettim.İş yerine gitmem zaman alacaktı.Hızlıca patronu arayıp yarım saat geç kalacağımı söyledim,tabi biraz azar işitsem de yapabileceğim bir şey yoktu.
Telefonu kapatıp cebime koyarken o an gerçekten aramakla büyük bir hata yaptığımı farkettim.Yine beni bulmuştu ve kaçabileceğim bir yer yoktu.Girdiğim sokağın yukarısına baktığımda çıkmaz sokak olduğunu farketmemle yutkundum.
Mahvolmuştum.
Yavaş yavaş bana doğru geliyordu.Kış mevsimine sinen lekeli bir nefes gibi,simsiyahtı.Bana yaklaştığında bile kötülüğün kokusunu alabiliyor,aramızdaki mesafeyi kapattığında kapüşonlusuna bulaşmış kan lekelerini görebiliyordum.
"Küçük kızlar bu saatte dışarıda olmamalı."
Evet burada olmamalıydım,bunun için kendime şuan deli gibi kızıyordum.
Biri beni duyar umuduyla çığlık atacakken benden önce davrandı ve eliyle ağzımı kapattı.Korkumun bedenimi tırtıklayarak arşınladığını hissedebiliyordum.
"Az önceki gibi seni de deşmemi istemezsin değil mi?"
Eliyle dudaklarıma baskı uyguladığı için nefes alamıyordum.Titrememeye çalışarak hızlıca kafamı salladım.Acınası halime gülerek gözümün önüne düşen saç tutamını kulağımın arkasına sıkıştırdı.
"İşte böyle akıllı ol,seninle çok işimiz olacak."
Elini yüzümden çekti ve kolumdan çekiştirerek yürümeye başladı.Bir umutla yüzünü incelemeye kalkışsam da,maske olduğu için sadece gözlerini görebiliyordum.
Nefes alışverişimi düzene sokmaya çalışırken bir yandan da boğazıma takılan kelimelerimin özgür kalması için çabalıyordum.
Dudaklarımı aralayıp,soğuk havayı içime çektim ve fısıldadım.
"Bırak kolumu,ne yapıyorsun?"
Titrek çıkmaması için uğraştığım sesim bana ihanet ederken kolumdan çekiştirmeyi bırakıp duraksadı.
"Görmemen bir şeyi gördün,seni bırakacağımı düşünüyorsan yanılıyorsun."
Endişeyle kolundan kurtulmaya çalışırken bir yandan da yalvaran gözlerle ona bakıyordum.
Tanrı Aşkına, bende nasıl bir şans vardı?
"İsteyerek yaptığım bir şey değildi,kimseye bir şey söylemeyeceğim."
Ruh halimin kasvetine oranla sert çıkan sesimle konuştuğumda,aramızdaki mesafeyi kaşla göz arasında kapattı.Benden uzun olan boyu nedeniyle kafam neredeyse göğsüyle birleşir gibi olmuştu.
"Benim sağ kolum olup dediklerimi yapacaksın,yoksa sonun az önceki gibi olur."
Titreyen ellerimle göğsünü ittirdim ve kendimden uzaklaştırdım.Korktuğumu belli etmenin ona haz verdiğini,alayla kısılan gözlerinden anlayabiliyorum.
"Senden korkmuyorum."
Cümlemi tamamlar tamamlamaz çenemi kavrayan el,nefes alışverişimin durmasına neden olmuştu.
Evet,kesinlikle ondan korktuğumu inkar edemezdim.
"Yarın kararını ver,sabah görüşürüz."
Hiçbir şey dememe izin vermeden etrafına bakıp uzaklaştığında,olduğum yerde ıslak zemine çöktüm ve sakin kalmaya çalıştım.
Kaçamayacağıma emin olduğum bir belaya çoktan bulaşmıştım.
Bir süre çaresizce etrafta göz gezindirdiğimde,iş yerine geç kaldığımı farkedip hızla yerimden doğruldum ve sessiz sokakta koşmaya başladım.
Adımlarım nedeniyle,ezilen sulu karın hışırtısını hissedebiliyordum.
Sonunda kafeye geldiğimde,giriş kapısının önünde bekleyen patronu görmem çok da uzun sürmemişti.
Özür dilemek için bir atılımda bulunsam da beni susturdu.Gözlerinde yanıp sönen kızgın kıvılcımlar bu kötü gecenin bitmediğinin habercisi gibiydi.
"Kovuldun Lee Eun Gel."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
günahkâr » jung kook ✅
FanficKaranfillerle donanmış sesi içimdeki ilkbahar salıncağını sallandırırken kafamı kaldırıp gökyüzüne bürünmüş gözlerine baktım. Biçimli,anlamlı, sonsuz ve sınırsız.Hiçbir şey dokunamadı karşımda duran gökyüzüne o an benden başka. started :: 12.06.20...