Dün gece yoğun müzik sesine kurban gittiğim için başım fena hâlde çatlıyordu ama buna değerdi çünkü hayatımdaki en iyi gün olabilirdi.
Tabii bunun sebebi Alper Rumeli'ydi.
Açılan bağcığımı bağlayarak yoluma devam ederken okuldan dönüyordum. Bayılacak gibiydim. Yine hasta mı olmuştum? Mümkündü; buz gibi havada incecik bir elbiseyle dolanmıştım.
Montumun fermuarını ağzıma kadar çekmiştim şimdi de. Biraz geç akıllanıyordum.
Bu akşam Alper'in arkadaşları ve kendisi meydandaki bara gideceklerdi. Alper bu sabah beni arayıp haber vermişti, o zaman kabul etmemiştim gelmeyi ama şimdi gidesim vardı.
Daha doğrusu onu tek başına bırakmak istemiyordum. Güvenmediğimden değildi, bu sıralar tüm kızların dikkatini çekiyordu.
Eve girdikten sonra üzerime siyah, mini bir elbiseyi geçirdim. Ayaklarıma da siyah çizmeleri. Elbisenin göğüs dekoltesi derin olsa da bunu umursamadım çünkü uzun bir kabanı üzerime geçirecektim. Sade bir makyajın ardından Berke'nin attığı konuma gitmek için evden çıktım.
Bir taksiye atlayarak meydandaki barın önünde indiğimde, gri neon ışıkları es geçerek tahta kapıyı araladım ve içeriye geçtim.
Berke çoktan geldiklerini söylemişti. Bunu bana kanıtlayan şey ise gözüme çarpan sarışın çocuktu. Deniz'di bu. Yanında Arya, Selen ve Murat vardı. Berke ile Alper de bir köşede sohbete dahil olmuşlardı.
Yavaş adımlarla yanlarına ilerlerken Arya'nın beni fark ettiğini görerek gülümsedim. “Hilal'in geleceğini neden söylemediniz?”
Alper ve Berke'ye bakarak sorduğu soru ikisinin de şaşkınlıkla birbirlerine bakmalarına neden olunca dudaklarımı birbirine bastırarak Selen'in yanında durdum. “Haber vermemiştim.”
“Ay ne iyi oldu böyle ya,” dedi Selen neşeyle. “İyi ki geldin aşkım.”
Gülümsediğimde Arya da saniyeler içinde yanımdan bitmişti. “Alev ateş olmuşsun güzellik,” dediğinde “Teşekkür ederim. Sen de öylesin,” diyebilmiştim.
Onun yerine daha önce hiçbir kızdan iltifat almadığımı geçirdim içimden.
Nedensizce kötü hissettiriyordu bu içimdeki his, şu ân bunu düşünmek istemeyecek kadar yoğun olsa da zihnim bir yerden sonra hep patlak veriyordu. Verecekti de.
Selen'in üzerinde deri ceket ve crop varken Arya mavi, mini bir elbise giymişti benim gibi. İçerisi sıcak olduğu için kabanımı çıkarıp deri koltuğun üzerine bırakırken Deniz, Murat ve Berke'nin kendi aralarında konuştuğunu fark ettim, benim kulağım kızlardaydı. Ama bir çift yoğun gözü üzerimde hissedebiliyordum.
Alper Rumeli.
Bana kızmış mıydı geldiğim için? Kızıyorsa eğer kızmaya hakkı var mıydı? Onu uğraştırmamıştım, kendim gelmiştim. Ama galiba hakkımda pek iç açıcı şeyler düşünmüyordu.
“Ee Hilal?” diye soran sesini duydum Selen'in. “Siz şimdi bayağı Rumeli ile sevgilisiniz yani?”
Arya'nın verdiği şarap bardağından bir yudum alırken tadının çok güzel olduğunu fark etmiştim. Daha önce böyle bir şarap içmemiştim. “Öyle denilebilir,” dedim yavaşça. İkisi de bana bakıyordu.
“Denilebilir mi?” diye resmen sessizce bağırdı Arya yanımda. “Ben Rumeli’yi daha önce böyle görmedim kızım, resmen hayvan gibi bakıyor sana. Denilemez, direkt sevgilisiniz. Zaten ben anlamıştım.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HALEL | YARI TEXTING
Novela Juvenil"Aramıza o kadar büyük bir boşluk girdi ki, hiç bile saysam bunu, bu kalbin yeniden atması imkansız."