Birkaç günün sonunda uyuduğum en rahat uyku olduğunu söyleyebilirdim bugün için.
Çünkü belime sarılmış ve çıplak tenime çizgiler çizen parmakları hem içimi rahatlatıyor hem de güvende hissettiriyordu.
İç çekerek gözlerimi daha fazla kapalı tutamadım, güneş ışıkları henüz odaya nüfuz edememişti çünkü perdeler hâlâ kapalıydı.
Sıcak nefesi saçlarımın arasına, oradan boynuma akarken uyumadığını tahmin ediyordum; nefesleri düzensizdi. Öte yandan hâlihazırda belimde gezinen parmakları uyumadığının göstergesiydi.
"Günaydın," diye fısıldayan sesini kulağımın dibinde duyduğumda ise yutkunmam daha da zorlaşmıştı. Bacaklarımı kendime çekerek kirpiklerimi birkaç kez kırpıştırdım. Uykum var gibi hissediyordum hâlâ. Ayılamamıştım ve soğuk bir duş almam gerekiyordu.
Başımı ona doğru çevirmeye çalıştım ama başarısız olmuştum çünkü başı boynuma gömülüyken alanımı kısıtlıyordu. "Günaydın," diye kısık sesle mırıldandım onun gibi. Gözlerim odanın içinde gezinirken.
Boynuma sert bir öpücük kondurduğunu hissettiğimde alt dudağımı dişledim, belimdeki elleriyle beni kendine biraz daha çekerken uyuma niyetinde olduğunu anlamam uzun sürmemişti.
Ama bugün okul vardı.
"Uyanmayacak mısın?" diye sorduğumda sonunda onun olduğu tarafa doğru dönebilmiştim, eli belimde sabit duruyordu ve şimdi yüzümle yüzü arasında pek de mesafe yoktu.
Gözleri kapalı yutkunup cık sesi çıkardığında yavaşça yanağını öptüm, gözlerini açmadı. "Bugün okul var ama. Kalkman lazım."
Gözleri kapalı birkaç saniye bekledi, daha sonra kirpiklerini birbirinden ayırarak mavilerime odaklandı. Gözleri çok güzeldi. Özellikle konu o'yken her şey güzeldi. Ya da güzel geliyordu, bilmiyordum.
Belimdeki eli çekildi, parmakları yumuşak bir baskıyla kaşımın kenarından göz pınarlarıma kadar ilerledi, dudaklarım aralanırken uzanıp gözümün altına dudaklarını bastırmasını kesinlikle beklemiyordum.
"Kalkalım," dedi o an ve ben yatakta kaskatı kesilmişken ayağa kalkıp banyoya girişini izledim. Girmeden önce pantolonunu eline almıştı. Sertçe yutkunarak, silik bir tebessümle yataktan kalktığımda üzerimi değiştirmedim. Dersin başlamasına bir saat vardı.
Alper odaya geri döndüğünde çatık kaşlarıyla beni süzdü. Büyük ihtimalle saçlarım dağılmış, gözlerim şişmiş bir hâlde karşısında duruyordum. Of. "Niye üstünü giyinmedin? Okula gelmeyecek misin?"
"Geleceğim ," dedim başımı sallarken. "Ama ilk önce seni evden çıkarmam lazım."
Başını sessizce salladığında eşofman altını katlayıp yatağın üzerine bıraktı. Ben banyoya girip elimi yüzümü yıkadıktan sonra odamın kapısını açtım, arkamdan geliyordu.
Sessiz adımlarla merdivenleri inerken etrafı kolaçan etmeyi de ihmal etmiyordum. Aslında çok gerilmiştim. Alt kata indiğim gibi Alper'i bileğinden çekiştirerek dış kapıya ilerlettim.
Kapının önüne geldiğinde ayakkabılarını giymeye başladı. "Ne zaman gelirsin okula?"
Kısık sesle konuşmadığı için avucumu ağzına kapatırken sessizce gülmüştü ama ben gözlerimi belerterek yüzüne bakıyordum. "En fazla yirmi dakika sürer."
Avucumu dudaklarının üzerinden çekmeden önce iç çekerek öptü, içimde adını koyamadığım şeyler hareketlenirken dudaklarım kapalı yutkundum. Kapıyı açıp dışarı çıktığında ardından kapattım kapıyı hızlıca.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HALEL | YARI TEXTING
Teen Fiction"Aramıza o kadar büyük bir boşluk girdi ki, hiç bile saysam bunu, bu kalbin yeniden atması imkansız."