Günler çabuk geçti. Kısa sürede eski hayatımıza geri döndük. Bir sorun yoktu. Mutluyduk. Cenazeden sonra bir daha Gamzeden bahsedilmedi. Gamzenin ablasını en son mezarlıkta gördüm. Bir daha da karşılaşmadık. Hayatımızın kısa sürede eski rutinine dönmüş olmasının bir sebebi de yeni bir sınav haftasının başlamış olmasıydı. Derslerle uğraşırken olan biten her şeyi unutmuştuk. Nihayet bu zorlu haftanın bitmesine son bir gün kalmıştı. Aslında adının sınav haftası olduğuna bakmayın. Tüm sınavlar 2 haftada bitiyor. Havalar çok güzel gidiyordu. Sanki bahardan kalma bir gün yaşanıyordu. Böyle günlerde yaptığımız gibi eve yürüyerek dönmeyi tercih ettik. Yolda yürürken çevredekiler sürekli dönüp dönüp bize bakıyorlardı. Haklılardı da kalabalık bir gruptuk ve sakince yürüdüğümüz söylenemezdi. Yüksek tonda gülüşmelerin ve konuşmaların bir türlü sonu gelmiyordu. Bir anda Kıvanç bizi susturdu.
''Bir dakika bir dakika.... Bir sakin olalım. Normal davranmaya çalışalım. Önemli bir şey söyleyeceğim.''
Hepimiz susup onu dinlemeye başladık. Kıvanç hepimizin yüzüne baktıktan sonra bir anda kahkaha attı ve biz de ona eşlik ettik. Ortada hiçbir şey yokken gülüyorduk. İşte biz böyleyiz. Durup dururken sürekli güleriz. Ciddi olmak bizim lügatımızda yok. Hele de bir aradaysak. Kıvanç tekrar söze girdi
''Ya ne oldu şimdi? Durup dururken niye güldünüz?'' bir yandan da gülmeye devam ediyordu hepimiz sanki sözleşmiş gibi
'' ee sen güldün diye güldük'' dedik ve sonra aynı şeyi söylediğimiz için gülmeye başladık. Bu sefer nazlı söze girdi
'' sen niye güldün?''
''Biraz ciddi olun dediğimde o kadar komik bakıyordunuz ki size güldüm'' dedi kısa bir süre daha güldükten sonra
''Neyse bu kadar gülmek yeter. Ne derler çok gülen çok ağlarmış'' dedi Duru
''canım merak etme burada kimse ağlayacak kadar bebek değil. Gamze de olmadığına göre sorun yok.'' Cenazeden sonra ilk defa biri Gamze'yi anmıştı. Bu cümleyi kimin kurduğunu söylemiş olmama gerek yok sanırım. Umut'un neden böyle davrandığını çözemiyorum. Niye hala Gamzeyle uğraşıyor. Aklından neler geçiyor?
''Umut'' dedi sert, kesin ve tok bir ses. Bu sesin sahibi abimdi. Ölmüş gitmiş birinin arkasından böyle alaycı bir şekilde konuşulmasını kabul etmezdi ve etmemişti de.
''Ne var yani yalan mı söyledim''
''Yeter, kes artık''
''Aman tamam bir şey demedik.''
Ortamı yumuşatmak için hemen söze girdim.
''Ee kıvanç sen bir şey söyleyecektin ''
''İyi hatırlattın. Diyorum ki yarın şu canımızı okuyan sınav haftasının bitmesini kutlayalım. Hem yarın Cuma ne dersiniz?''
''Hakikaten yarın sınavlar bitiyor değil mi?''
''İnanmıyorum Nazlı ilk defa sınav tarihlerini bilmiyor. Dünyanın sonu geliyor olmalı hadi hemen Marsa kaçabileceğimiz bir uzay gemisi bulmalıyız.''
''Ha ha ha çok komik Kıvaç. Sen böyle espri yapmaya nerden öğrendin bilmem ki? Hayır ailede böyle iğrenç espri yapan bir tek sen varsın senden başka da kimse yok. Dur. Yoksa sen evlatlık falan olma'' iğrenci bastıra bastıra söylemişti.
''Bir tek benim olduğuma emin misin ? Sen varsın ya yetmiyor mu? Dur sakın sen de evlatlık falan olma''
Nazlı Kıvanç'a hiçbir şey söylemedi sadece dil çıkartmakla yetindi. Kıvanç ise yüzüne alaycı bir gülümseme yerleştirerek Nazlıya baktı.
''Hadi hadi bırakın didişimeyi ben Kıvancın fikrini beğendim siz ne diyordunuz?'' dedi Duru
''Nazlının evlatlık olduğu konusu mu? Evet bence araştırılmalı.''
''Kıvanç kes zevzekliği. ''
''Ben beğendim sonuçta çok çalıştık ve çok yorulduk. Bir kutlamayı hak ediyoruz.'' diyerek onayladığını belli etti Pınar
''Evet bence de kesinlikle bir şey yapmalıyız.'' dedim
''Ama ne? Değişik bir şeyler olmalı?'' dedi abim.
''Aslında benim bir fikrim var konuşmamı kesmeseydiniz söyleyecektim.''
''Evet Kıvanç söz sende.''
'' Şu fikrini biz de öğrenebilir miyiz?''
'' Hadi yine iyisiniz. Bu harika fikrimi sizinle paylaşacağım. Ben diyorum ki Büyükadaya gidelim. Havalarda çok güzel hem. Bisiklet turu fayton turu falan da yapabiliriz.''
Hepimiz bu fikre bayıldık. Evlerimize geldiğimizde ailelerimizden gerekli izinleri de aldık. Yarın okul çıkışı direk büyük adaya gidecektik. Anlaşmıştık. Çok heyecanlıydım. Büyükadaya gitmeyeli çok uzun zaman olmuştu çok özlemiştim. Bu planın vermiş olduğu gazla bütün gün yarın ki sınavlarıma çalıştım. Yüzüp yüzüp kuyruğuna gelmiştim. Yarın ki sınavların bitmesiyle rahatlıyordum. Hem işin ucunda Büyükada vardı.
Ve nihayet Büyükada günü gelmişti. İlk defa çalar saat çaldığında onu kapatıp şeker tadındaki uykuma geri dönmek istemedim. Heyecanlıydım. Aynı zamanda da mutlu. Çalar saatin çalmasıyla yataktan kalkmam bir oldu. Hemen pencerenin yanına koştum ve toz pembe rengindeki perdelerimi aralayıp dışarıya baktım. Bir anda morelim bozuldu. Hava düne göre değişmişti. Güneş bulutların arkasına saklanmıştı. Hava kapalı ve pusluydu. Canım sıkılmıştı. Bütün gece bugünün hayalini kurmuştum. Keyfim kaçmış bir şekilde camdan dışarıya bakarken odamın kapısının çalmasıyla irkildim.
''Efendim'' o sırada kapım aralandı ve kapı aralığında abim beliriverdi.
''Günaydın, müsait misin gelebilir miyim''
''Günaydın, gel gel müsaitim'' sakin adımlarla yanıma geldi ve yüzüme baktı
''Aa o ne yüz öyle ne oldu bir şey mi oldu?'' endişeli bir şekilde bana bakıyordu.
'' Galiba Büyükada'ya gidemeyeceğiz. Havaya bak berbat.''
''Kıyamam ben sana. En büyük derdimiz bu olsun. Hiç sıkma canını saat daha çok erken. Biz okuldan çıkana kadar hava düzelir.'' elini omzuma attı. Kısa bir süre beraber dışarıyı seyre daldık.
''Hadi hazırlanalım bizi harika bir gün bekliyor. Sınavlarımızı bitirelim ve eğlencenin dibine vuralım. Hadi hadi çabuk, hızlı. Ne kadar hızlı davranırsak parti o kadar çabuk başlar. Ben kaçtım hazırlanmaya gidiyorum. Sen de çabuk ol ve o güzel yüzünü hemen düzelt.'' Kapıya doğru ilerledi.
''Hadi gül bakalım. Göreyim de öyle gideyim.'' Abim o kadar şirin görünüyordu ki kısacık sürede moralimi düzeltmişti. Gülümsedim.
''Hee şöyle'' deyip kapıyı kapatıp çıktı. Ben de arkasından ''Harikasın'' diye bağırdım. Cevap gecikmedi. ''Diliyorum'' dedi her zaman kendine özgüveni tam ve egosu tavanlarda olan abim. Dediğini yaptım hızlı davrandım ve okul çok çabuk geçti. Sınavlarımız harikaydı. Erkeklerin sınavları pek parlak geçmemişti ama bu çok normal bir durumdu hiçbirimiz şaşırmamıştık. Çıkışta bahçede buluştuk. Herkes çok heyecanlı ve enerjikti.
''Bir an önce gidelim de günü kaçırmayalım'' dedi Nazlı ve taksiye binip iskelenin yolunu tuttuk. Hepimiz sırt çantalarımızı almıştık. Gerekli eşyalarımız içlerindeydi. Umut asi ve aykırı çocuk olarak tabii ki çanta manta almamıştı. Sadece cüzdanı ve telefonu vardı. Onları da Durunun sırt çantasına koymuştu. Büyükadaya vapurla geçecektik. İskeleye geldiğimizde vapura binmeden simit aldık. Eğer şansımız varsa martılarla karşılaşıp onları bugünkü öğle yemeği derdinden kurtarmak istiyorduk. Bunu yaparken de onların özgürlüklerinie bir parça ortak olabilmeyi diliyorduk ama maalesef bugün pek şanslı değildik. Etrafta pek fazla martı yoktu. Olan martılarda vapurdan çok uzaklarda uçuyordu. Simitleri biz yedik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zehirli Orkide #Wattys2016
Mystery / ThrillerHer şey yoluna girmişti... Eskisi gibi mutlu ve huzurlu olmaya başlamıştık... Ya da biz öyle zannediyorduk ... O günden sonra ilk defa gülmeye, kendimizi güvende hissetmeye başlamıştık. Ben ve ailem... Arkadaşlarımın is...