Bölüm 9 ''Büyükada''

197 18 29
                                    

Vapurdan iner inmez adanın mis gibi doğal kokusu ciğerlerime doldu. Şehrin gürültüsü yerini kuş cıvıltılarına dalga seslerine bırakmıştı. Havadaki doğallık tertemiz oksijenle birlikte ciğerlerime doluyordu. Sadece ben değil hepimiz böyle düşünüyorduk. Vapurdan inince öylece kala kalmıştık adanın sihirli atmosferi bizi ele geçirmişti. Tabi bu sihir Umut'a pek etki etmişe benzemiyordu. Canı sıkılmış bir şekilde elleri ceplerinde olduğu yerde huzursuzca kıpırdanıyordu. Bizi sihrin etkisinden çekip çıkaran da o olmuştu zaten.

''Hadi ama bütün gün burada dikilip duracakmıyız?''

''Harikulade''

''Büyüleyici''

''İnsanı ele geçiriyor''

''Muazzam'' herkes ne kadar etkilendiğini dile getiriyordu.

''Hadi ama gitmiyormuyuz?''

''Ya biraz buranın tadını çıkarmaya çalışamazmısın. Hava tertemiz. Trafik yok. Gürültü yok. Egzos kokuları yok. Her şey ne kadar da doğal'' diye çıkıştı Pınar.

''Sizinle uğraşamayacağım. İstediğiniz kadar dikilin orada. Hem zaten havada kapalı. Gelirken motorda biraz salladı. Nesini beğendiniz anlamadım ama neyse.''

''Bu mevsimde böyle olması çok doğal'' dedi Duru

''Bence bu hali bile apayrı güzel. Ben büyükadanın her haline bayılıyorum''' dedi Nazlı

''ee ilk olarak ne yapalım'' diye sordum.

''Ben çok acıktım bence biran önce yemek yiyelim'' Dedi abim

''Sen zaten sürekli açsın aç olmadığın bir zaman var mı acaba çok merak ediyorum'' dedi alaylı bir tavırla Pınar

''Ya şu çocukla uğraşmayı bırakın ben de açım. Zorlu bir sınav haftası geçirdik ve sınavdan çıktık. Çok normal aç olmamız.''

''Sen derken siz desem daha doğru olurmuş. Siz doymak bilmiyorsunuz ki''

''O zaman yemek yemeye mi gidiyoruz?'' diye sordu Duru herkes acıkmıştı ve yemek yemeğe karar verdik.

''Bir sorun var'' dedim. Herkes meraklı gözlerle bana bakıyorlardı.

''Ne yiyeceğiz?'' diye sordum

''Çok basit. Adada olduğumuza göre salih babanın yerine gideceğiz. '' dedi abim

''mm nefis''

''Hadi biran önce gidelim''

''Kurt gibi acıktım.'' Gibi sesler yükseldi

Ve balık restoranının yolunu tuttuk. Burası küçük ama harika bir yerdi. Sahibi yaşlı ama çok tonton biriydi. Onu tanıyan herkes ona baba diye hitap ederdi. Çünkü çok babacan sevgi dolu kocaman bir yüreği vardı.Deniz kenarında salaş bir yerdi. Tahta masalar ve küçük tahta tabureler vardı. Çocukluğumuzdan beri adaya her geldiğimizde burada balık yemeden kesinlikle İstanbul'a dönmezdik. İçeriye girdiğimizde Salih baba kasanın arkasında hesaplarla uğraşıyordu. Bir iki saniye içinde bizi gördü. Elindeki küçük defteri ve arkası kırılmış tükenmez kalemi bıraktı. Gözlüğünü çıkardı ve kollarını açarak bize doğru ilerledi.

''vay vay vay kimleri görüyorum. Hoş geldiniz.'' Hepimizle tek tek kucaklaştı.

''Nasılsın salih baba nasıl gidiyor?''

''Nasıl olsun her şey yolunda deniz bereketli keyfimiz yerinde Durucuğum. Ben de her şey aynı asıl siz nasılsınız. Yahu burada mı konuşacağız hadi hadi oturun.'' Arkasını dönüp yanında çalışan garsona seslendi.

Zehirli Orkide #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin