Kıvanç ''Nazlı'' diye bağırmaya başladı. Duru ise çığlık atarak ağlıyordu. Onların sesleriyle evde arkadaşlarımın da olduğunu hatırladım ve gözümün önünde Pınarın merdivenlerde yere yığılışı canlandı. Ölmüş olamazdı değil mi? Peki ya Kıvanç niye Nazlı diye bağırıyordu? Durunun ve Kıvanç'ın bağırışları hiç durmadan devam ediyordu. Ardından yabancı bir ses duydum. Bir erkek sesiydi. Durunun ve Kıvanç'ın sesine göre çok daha sakin ve yumuşaktı.
''Sakin olun. Tamam. Geçti.'' diyordu. Ama ne Duru ne de Kıvanç susuyordu. Ardından yeni bir ses daha duydum. Bu da bir erkek sesiydi. Bir önceki sese göre daha katıydı.
''Sizden başka birileri daha var mı? Kaç kişiydiniz?'' diyordu. O sırada abimin ellerinin titrediğini fark ettim. Kıvanç'ın çığlıkları biraz daha azalmıştı ama durunun sesi hala aynıydı.
Kıvanç'ın hıçkırıklarla karışık ''7'' dediğini duydum. Ardından sert ses tekrar konuşmaya başladı.
''Amirim 7 kişilermiş biz sadece dördünü bulabildik.'' Merdivenler yeniden gıcırdamaya başladı.
''Hey dur orada. Sen kimsin?'' gıcırtı devam ediyordu
''Bir daha uyarmayacağım. Kımıldama, orada dur.'' Sert ses konuşuyordu. Ardından Durunun sesini duydum.
''U-umut'' başka biri daha konuştu sesi daha normaldi. Ne sert ne de zayıf
''İndirin silahları.'' aynı ses tekrar konuştu ''Peki ya diğer 2 kişi nerede?'' bir süre sonra odanın kapısı tekrar gıcırdadı ardından biri ışığı açtı ve ilk duyduğum yumuşak ses konuştu.
''Çocuklar burda mısınız? Korkmanıza gerek yok biz polisiz.'' Bu sözlerin ardından abim elimi tuttu ve örtüyü kaldırdı. Örtünün kalkmasıyla gelen ışık gözlerimi kamaştırdı. Abim polisin yardımıyla dışarı çıktı daha sonra polis bana elini uzattı. Herhangi bir tepki veremedim. Kımıldayamıyordum. Abim de elini uzattı.
''Hadi Yağmur. Güvendeyiz gel.'' Abimin elini tuttum polisin de yardımıyla dışarı çıktım.
''İyi misiniz, bir yerinizde bir şey var mı, yaralandınız mı?'' abim başını iki yana sallamakla yetindi bense hiçbir tepki vermedim. Odadan çıkıp merdivenlerin başına doğru yürürken koridorun da aydınlık olduğunu gördüm. Odamın kapısı açıktı. Duru ve Umut kapının önünde yerde birbirlerine sarılmış bir vaziyette oturuyordu. Umut hiçbir tepki vermiyordu. Duru ise hala ağlıyordu. Kıvanç'ı göremiyordum ama çığlıklarını duyabiliyordum. Koridorda ilerlerken yanımızdaki polis tekrar konuştu. Merdivenin başında duran adama sesleniyordu.''Amirim diğer çocukları da buldum.'' Merdivenin başına geldiğimizde aşağı baktım ve orada öylece kanlar içinde yatan Pınar'ı gördüm. Ağzımdan acı bir çığlık koptu. Abim merdivenlerin karşısındaki yanı benim odamın kapısındaki duvarın hemen yanına çöküverdi. Bir yandan ağlıyor arada bir de çığlık atıyordu. Pınar merdivenlerin orada kanlar içindeydi.Sol bacağı v şeklini almış başı ise trabzanlarla merdiven arasında kıvrılmıştı. Etrafında kırmızı bir gölet oluşmuş ağzından akan kanlar boynuna kadar ulaşmıştı. Saçları dağınıktı. Çığlıklarla bağırmaya devam ettim. ''Hayır Pınar'' diye bağırıp duruyordum. Yanına gitmek için merdivenin başına ilerledim ama ilk basamağı inmemle yumuşak sesli polisin bana engel olması bir oldu. Gitmeme izin vermedi. Olduğum yere oturdum. Trabzanlara tutunup Pınar'a bakıyordum. Bir süre öylece arada bir kesik çığlıklar atıp arada bir de hıçkırıklarla Pınar'ı seyrettim. Sonra abimin bağırışını duydum ''Nazlı'' diye bağırıyordu. Arkama onu en son bıraktığım duvar dibine döndüm. Orada değildi. Sesi odamdan geliyordu. Hızlı bir şekilde ayağa kalkıp odama girdim. Umut ve Duru hala aynı şekilde kapının önünde oturuyorlardı. Onlara çarparak içeriye geçtim. Gördüğüm manzara karşısındaki bir kere daha şok geçirdim. Kıvanç yatağımın kenarında oturmuş öylece boş gözlerle dolabıma bakıyordu. Abim ise odanın ortasında durmuş bir yandan bağırıyor bir yandan da dolaba doğru ilerlemeye çalışıyordu ama polislerden biri onun hareket etmesine izin vermiyordu. Dolaba doğru baktım. Ne olduğunu göremedim. Önümde başka bir polis vardı. Birkaç adım atarak ilerledim. Dolabı görebileceğim bir yere geçtim. Gördüğüm manzara karşısında beynimden vurulmuşa döndüm. Dolap kapakları açıktı ve Nazlı kanlar içinde içerisinde oturuyordu. Sırtı elbiselere dayalı bir ayağı altında diğeri ise dolaptan aşağı sarkmıştı. Karnı kıpkırmızıydı. Dolabımdaki bütün kıyafetler özellikle de beyaz olanlar kırmızı rengini almıştı. Nazlı kımıldamıyordu. Onu öyle görünce şiddetli bir şekilde titremeye başladım. Ayaklarım artık beni taşımıyordu. Dizlerimin üzerine düştüm. Bağıramıyordum. Sesim çıkmıyordu. Tek yapabildiğim hıçkırmaktı. Orada öylece kalakaldım. Ne kadar süre oturduğumu bilmiyorum ama bir süre sonra içeriye birkaç polis daha girdi. Hepimizin yanına birer polis geldi. Yanıma gelen polis beni ayağa kaldırmaya çalıştı buradan çıkmamız gerektiğini söyleyip duruyordu. Arada bir de ''sakinleş'' diye ekliyordu. Polislerden biri Kıvanç'ı zar zor kollarından tutarak kaldı. Ayağa kalkmasıyla dolaba doğru koşmaya çalışması da bir oldu. Onu tutan polis Kıvanç'ı engellemekte güçlük çekince dışarıdan başka bir polis gelip ona yardımcı oldu. Zorlukla dışarı çıkardılar. Kıvanç'ı kapıya doğru götürürlerken gözümle onları takip ettim. Hala Nazlının yanına gitmek için çırpınıyordu ama izin vermiyorlardı. Kapıya baktığımda Duru ile Umut'un orada olmadıklarını farkettim. Demek ki onları da dışarıya çıkarmışlardı. Birkaç dakika sonra abim de ayağa kalktı o kalkınca ben de biraz kendime gelir gibi oldum ve ayaklarımın beni taşımasını umut ederek ayağa kalkmaya çalıştım. Yanıma gelen polisin yardımıyla zor da olsa ayağa kalkabildim. O olmasa her an düşecek gibiydim. Artık çevremdeki bağırışlara ve çığlıklara karşı duyarsızlaşmıştım. Hiçbir şey duyamıyordum. Sadece koca bir uğultu sessiz film gibiydi. Çevremde olaylar akıyordu ama ses yoktu. Yavaş yavaş merdivenlerden inmeye başladık. Pınarın yanına geldiğimde üstünün bir battaniye ile örtülü olduğunu farkettim. Bu benim battaniyemdi. En sevdiklerimden ama şimdi en sevdiklerimden birinin üzerinde. Altında Pınarın olduğunu bildiğim battaniyeye bakarak merdivenlerden indim. Kapıya doğru yaklaşırken başka bir polis sırtıma bir battaniye verdi. Bu bize ait değildi. Abim arkamdaydı. Kapıdan dışarıya çıktığımızda polis arabalarının ve ambulansların ışıkları gözümü rahatsız etti. Işıkları engellemek istercesine elimi yüzüme doğru kaldırdım. Etrafta bir sürü polis, sağlık görevlisi, sitenin güvenlik görevlileri ve ne olduğunu merak eden komşularımız vardı. Bahçe kapısına doğru ilerledim. Kapıdan çıktıktan birkaç adım sonra yanımdaki polis sarı bir şeridi kaldırdı. Üzerinde olay yeri yazıyordu. Olay yeri. Eskiden evim dediğim yer şimdi olay yeri mi olmuştu? Şeridin altından geçtik. Biraz daha ilerledikten sonra Umut'un ve Durunun bir ambulansın arka kapısında oturduklarını gördüm. Kıvanç ise başka bir ambulansın arka kapısında oturuyordu. Onu dışarıya çıkaran iki polis hala kollarından tutarken bir sağlık görevlisi de ona bir iğne yapıyordu. Duru ve Umut ise sakindi. Boş gözlerle bir yere odaklanmışlardı. Biz de ambulansların hemen arkasındaki polis otosuna ilerledik. Yanımdaki polis arabanın arka kapısını açtı. Bacaklarım dışarıda kalacak şekilde oturdum. Daha sonra abimin yanındaki polis de ön kapıyı açtı. Abim de benim gibi oturdu. Birkaç dakika sonra yanımıza iki sağlık görevlisi geldi. Bir şeyler söylediler ama ne söylediklerini anlayamadım. Yüzlerine boş boş bakmakla yetindim sadece baktım baktım. Yanımızdaki polisle konuştuktan sonra gittiler. Ama ne konuştular? Birbirlerine ne söylediler? Sağlık görevlileri niye geldi niye gitti? Burada neler oldu? Biz neden buradayız? Polisler niye burada?
Bir süre sonra başka bir polis abimi alıp diğer arka kapıyı açtı. Abim arabanın içine oturdu. Beni buraya getiren polis bana bir şeyler söyledi ama anlamadım. Heralde içeriye dönmemi istedi. Sanırım gidiyoruz. İçeriye döndüm. Arkamdan kapı kapandı. İki polis öne bindikten sonra araba hareket etti. Başımı cama yasladım ve boş bakışlarımı gecenin bir yarısında boş olan caddelere çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zehirli Orkide #Wattys2016
Mystery / ThrillerHer şey yoluna girmişti... Eskisi gibi mutlu ve huzurlu olmaya başlamıştık... Ya da biz öyle zannediyorduk ... O günden sonra ilk defa gülmeye, kendimizi güvende hissetmeye başlamıştık. Ben ve ailem... Arkadaşlarımın is...